- Sığınmacı krizine tüm çıplaklığıyla bakan bir kitap: Sınırlar - Haziran 19, 2025
- Eski Foça’da zaman çemberinin içinde… - Mayıs 23, 2025
- Ayvalık Bit Pazarı’nda tezgahlar, insanlar, hikayeler - Mayıs 9, 2025
20 Haziran Dünya Mülteciler Günü dolayısıyla, İspanyol gazeteci Andrȇs Mourenza’nın son kitabı ”Sınırlar / Türk-Yunan Sınırından İnsan Hikayeleri”ni inceledik…
Midilli’de faaliyet gösteren Ege’de Birlikte Yaşam ve İletişim Derneği / Siniparksi, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’nü farklı kimlikler, kültürler ve coğrafyalardan gelen sığınmacıların da katılacağı rengarenk bir etkinlikle kutlamaya hazırlanıyor. Adanın merkezindeki Sappho Meydanı’nda düzenlenecek Afganistan ve Arnavutluk’tan etnik mutfak ikramları, Arnavut Göçmen Topluluğu’ndan müzik dinletisi, Afganistan, Suriye ve Sudan’dan mültecilerin dans gösterileri Midilli adasında adeta karnaval havası estirecek. Göçmen karşıtı aşırı sağ grupların güçlendiği ve zaman zaman şiddete başvurduğu adada, göçmenleri/sığınmacıları kamuoyunda bu denli ”görünür” kılmak belli bir cesaret gerektiriyor…
Ege adaları içerisinde Avrupa’nın en fazla sığınmacı nüfusuna ev sahipliği yapan Midilli, son 10 yılın en trajik insani krizlerinden birine ev sahipliği yapıyor. Farklılıklara rağmen birlikte barış içinde yaşamanın mümkün olduğu fikrine dayanan Siniparksi Derneği ise temel insani değerleri odağına alan yapısıyla öne çıkıyor. 20 Haziran’da göçmenlerin onurlandırılacağı bu etkinlikle aslında farklı olanla birlikte yaşamanın toplumsal açıdan iyileştirici ve geliştirici anlamlar taşıyabileceği tüm dünyaya gösterilmiş olacak. Savaş patronlarının ruhu bile duymayacak belki ama daha iyi bir dünya umudu en azından tazelenmiş olacak.
Savaş, terör, yoksulluk gibi şartlar nedeniyle doğdukları toprakları terk etmek zorunda kalarak sığınmacı olmak yeryüzünde bir insanın başına gelebilecek en korkunç trajedi. Buna bir de geçilen sınırlarda yaşananlar, can kayıpları, kötü muamele, insanlık dışı şartlar eklenince dünya bu trajedinin kurbanları için gerçek bir cehenneme dönüşüyor.
Mülteci ve göçmen krizinin görülmeyen yüzü
2014’ten bu yana İspanyol El Pais gazetesine Türkiye’den haberler yapan gazeteci Andrȇs Mourenza yeni kitabı “Sınırlar / Türk-Yunan Sınırından İnsan Hikayeleri”nde (Ayrıntı Yayınları, 2025) sığınmacıların yaşadığı bu cehennemi tüm çıplaklığıyla, onların anlatılarıyla ortaya koyuyor. Mourenza’nın Türkiye ve Yunanistan’daki gazetecilik serüveninin son 20 yıllık dönemine eşlik etmemizi sağlayan bu kitap, ”mülteci ve göçmen krizi”nin görülmeyen yüzünü okurun karşısına çıkarıyor.
Mourenza, kariyeri boyunca Yunanistan, Kıbrıs, Suriye, Irak ve Kafkasya’dan, silahlı çatışmalar ve siyasi krizlerden ekonomi politikalarına ve sonuçlarına kadar çok çeşitli konuları kapsayan haberler yapmış bir gazeteci. Göç, araştırma alanının merkezinde yer alıyor. “The Great Robbery” (Büyük Soygun) adlı kitabı, Yunan güvenlik güçlerinin Meriç sınırındaki geri itme sırasında mültecilerden 2 milyon Euro’dan fazla para çaldığını ortaya koyarken; “The Bankers of Irregular Migration” (Düzensiz Göçün Bankacıları) adlı çalışması 2024 Trace Prize for Investigative Reporting mansiyon ödülü aldı. Mourenza, 2020 yılında Avrupa Birliği’ne girmeye çalışan göçmenler ve sığınmacılar için giriş kapılarından biri olan Yunanistan-Türkiye sınırının tarihini inceleyen “Sínora” kitabını 2020’de İspanya’da yayınladı.Kitap 2025 yılında Türkçeye ”Sınırlar” adıyla çevrilerek (Çeviri: A. Mourenza- Ezgi İvril) okurlarla buluştu.
En savunmasız haliyle insana ait gerçek hikayeler
Prof. Dr. Doğan Tılıç’ın önsözüyle başlayan kitap, ölüm kalım savaşı veren gerçek insanların hikâyelerine, yaşadıkları trajediye en çıplak haliyle tanık olmasını talep ediyor okurdan. Bu hikayeler arasında aşk uğuruna ülkesinden vazgeçen İstanbullu Rum Yannis de var; Atina’da, boynunda haç yerine Osmanlı tuğrası taşıyan yaşlı bir Rum teyze de…Mübadil Güvenç ailesi gibi, Türkiye’deki yeni hayatlarına alışırken pek çok zorluk çekenler de var; küçük Alan Kurdi’nin Bodrum açıklarında boğulmasına neden olayların arka planı da…Ya da Midilli dağlarında yerleştirildikleri köyden her gün iş bulmak için şehre inen Jawed ve Murteza da var, mülteci krizinden yararlanmaya çalışanlar da. Ve en çarpıcı hikayelerden biri de, Kuzey Yunanistan’ın dağlık köylerinden Sidiro’da mezar taşları olmayan, isimsiz bir mülteci mezarlığını koruyan Müftü Şerif Damatoğlu’nun anlattıkları…
Türkiye ile Yunanistan’ı fiziken ayıran Sınır kelimesi bile ortak bir kökenden, Rumca ‘Sinoro’dan geliyor. Mourenza, sınırların harita üzerinde keyfi çizgilerden oluştuğunu, bir dizi savaş ve müzakerenin sonucu olduğunu ve buralarda yaşayan insanların hayallerini umursamayacak kadar duygusuz biçimde çizildiklerini bizzat o sınırlardan geçerken deneyimleyen bir gazeteci olarak gördüklerini tarafsız bir gözle aktarırken, cesaretli okuru “öteki”lerin hikayeleriyle yüzleşmeye davet ediyor.
