Sığacık’ın pamuk şekercisi

Pamuk Helva
Sen yere inmiş
Bir bulutsun
Sopanın ucuna takılı kalmış
Pembe bir bulut.
Hiç aklımdan çıkmaz tadın
Ve rengin.
Uzaktan görsem imrenirim
Koşarım peşinden senin.
(Gel Dünyayı Seyredelim, Melisa Gürpınar)

Sığacık’ın sessiz şekercisine Kaleiçinde, sahilde, lunaparkta, kanal boyunda mutlaka rast gelirsiniz.

Yüzündeki “ben”siz gülümseme çekti ilkin dikkatimi. Tertemiz. Selam verirken, satış yaparken dupduru. Esmer yüzünü aydınlatan kocaman gülümsemesi sattığı horoz şekerleri, macunları, pamuk helvaları kadar tatlı.

Coşkun Özmısırlı Sığacık’ın pamuk şekerci abisi, amcası. Önündeki renkli şekerlerin çocuklara güldüğü gibi, hayata her an gülümsemesini armağan ediyor cömertçe.

Pamuk şeker, horoz şeker, Osmanlı macunu derken yüzünde kocaman, şeker gibi, hesapsız, pırıl pırıl bir tebessümle karşılıyor müşterilerini.

Hele bir de “Bu nasıl yapılıyor?” diye sorarsa biri… İşte o zaman ondan mutlusu yok. Nasıl içten anlatıyor yaptığını…

“Hilesi olmayan tek gıda pamuk şeker. Katkısız. Sadece toz şeker, bir çimdik toz gıda boyası dondurmalara konandan, ama çok az, bir çay kaşığı da aroma ile yapılıyor. Başka bir şeyle yapma imkânı yok.”

Ya horoz şekeri?

“Horoz şekeri de kendimiz yapıyoruz. Kalıplarımız var. Toz şeker, limon suyu, aroma. Doğaldan şeker.”

O anda bir müşteri geliyor.

“Pamuk şeker hangisi olsun; çilek, kivi, portakal, ananas?”

Çeşnisi ister vişne ister kivi ister portakal olsun. Coşkunca bir şeyler katıyor içine şekerlerinin. Yüreğiyle satıyor. Yüreğinin renkleriyle süslüyor şekerlerini.

Yalnız gelen bir çocuğu, hele yaşı biraz da küçükse, büyükleri sahiplenene dek izliyor arkasından gözleriyle…

“Çocuklar, küçük çocuklar tek geldi mi içime sinmez. Parayı düşürür, yanlış bir yere gider diye onları gözetlerim. Annelerinin yanına gidinceye kadar. O zaman gönül rahatlığıyla işime devam ederim.”

Kaç yaşından beri yapıyor bu işi, nereden öğrenmiş merak ediyorum.

“İçine doğdum ben, aileden. Çocukluktan…Üç kuşak önce Mısır’dan göç etmiş büyük dedeler. Beyşehir, Manisa derken en sonunda Seferihisar’a yerleşmişler.

Aile mesleğimiz pamuk şekercilik, macunculuk. Osmanlı macunu. İzmir’de toptancılık da dayı oğullarında. Hem kültürümüzü devam ettirmek hem de bu sağlıklı ürünü tanıtmak istiyoruz.

Yeni emekli oldum. İBB İZELMAN’da çalışıyordum. Hafta sonları, tatiller yıllardır Sığacık’tayım. Salı ve cuma günleri de Seferihisar’da. 2009’dan beri de yazları her akşam Sığacık…Sığacık’ın en eski esnaflarıyız.

Camın pirinçle buluştuğu tezgâhı pırıl pırıl. Bir köşede renk renk pamuk şekerler naylon poşetlerin içinde salınıyor, diğer köşeden horoz şekerler el ediyor gelene geçene. Hele geceleri ışıl ışıl gezen bir hare Coşkun.

Başında kırmızı, sarı pullarla süslenmiş fes biçiminde başlığı, aynı renk ve kumaştan yapılmış yeleği, siyah bol pantolonu, önünde bölmeli önlüğü ile eski fotoğraflardan çıkmış gibi. Bunlara emek verdiği belli. Anladı içimden geçenleri…

“İşin özelliğinden. Bu kültür Osmanlı’dan kaldığından, bir de işime renk katmak için yeleğimi, fesimi kendim tasarladım. Tezgâhı da öyle. Altta beş bölmeli çelik tepsi var, üstü sekiz bölmeli cam pirinç kapak. Tezgâhın içine alta bir akü yerleştirdim, düzenek kurdum. Gece ışıkları yakıyorum.” diyor kendiyle gururlu.

Çocukluğumun macuncuları geçiyor gözlerimin önünden. Macunu da anlatıyor Coşkun:

“Osmanlı macunu 1522 yılından beri yapılıyor. Pastane malzemeleri ile aynı. Macunu da ben yapıyorum. Sezonluk olarak. Ocak, şubatta kazanda kaynatarak pancar şekeri ile. Katkısız. Satılan birçok üründen bizimki daha sağlıklı. Bazı yerlerde macuna, çok çok, nallı ballı deniyor, yöresel olarak farklı söyleniyor adı.

En çok hangi ürün?

“En bilinen pamuk şeker. Pamuk şeker makinesiyle etkinliklere gidip orada sıcak sıcak dağıtıyoruz. Anne babalara tavsiye. Çocuk şeker diye tutturuyor ya gönül rahatlığı ile alınabilecek en güzel ürün pamuk şeker. Hilesi yok. İstesen de başka bir şeyle yapılamaz. Başka ürünlerde glikoz kullanılır ama pamuk şeker de kullanılmaz. Kullanılamaz.”

Peki bu işin devamı ne olacak, ne zamana kadar?

“Oğluma öğretiyorum. O da ek iş olarak küçük bir tezgâh açıyor bir kafenin önünde dört yıldır. Oğlum, umudum. İnşallah ek iş olarak da olsa devam ettirir, bu kültür devam eder.

Hayalim, çocuğum okulu bitirip mesleğini ele alıncaya kadar yapmak. Emekli oldum ama daha çalışacağım. Çünkü tek maaşla geçinmek zor. Çocuğun eli ekmek tutuncaya kadar devam. Sonra ben de nasip olursa biraz emekliliğin tadını çıkarmak istiyorum.”

Pamuk helva, keten helva, şeker helva diye de adlandırılan, çocukların sevgilisi pamuk şekere bugün anneler nasıl yaklaşıyor acaba?

“Kimi anneler teşekkür ediyor. Bazı anne babalar da bize öcü görmüş gibi davranıyorlar. Kirli, pis diyorlar. Buna çok üzülüyorum… Bu iş bir sokak kültürü. Sokak kültüründe yemek de önemli. Yenecek ürünlerin hepsinde bir alıcı olarak temizliğe ve hijyene dikkat edilmesi gerekir tabii. Ama önyargılı olmasınlar. Sorsalar keşke, nasıl yapıyorsunuz diye. Çoğu üründe bulunan gıda boyasını ben çok az kullanıyorum. Farklı bir malzeme değil o kadar.

“En çok hoşuma giden bazı annelerin ‘Aaa bak, biz de çocukluğumuzda alırdık’ deyip çocuğuna, torununa pamuk şeker, elma şeker-horoz şeker ya da macun alması.

Bir çocuk pamuk şeker alınca çok mutlu oluyorum.”

Salt şeker satıcısı değil o. Sevecenliğini de sarıyor macun çomaklarına.

“Macunu en çok büyükler alıyor.” derken incecik gülümsüyor, kendinden emin: “Çünkü tadını en çok onlar biliyor. “

Bir çomağa doladığı macunu bana da uzatıyor. “İnanmıyorsanız tadın!” der gibi.

Kıramıyor alıyorum. Haklı, çocukluğum var bu şekerlerde.

Sağol Coşkun. Şekerlerine koşsun çocuklar hep. Nazım’ın şiiri gerçek olsun.

“Çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler.”

Pamuk şekerin tarihi 1700’lere dek gidiyor. Adı ülkeden ülkeye değişiyor. İngiltere’de “Şeker İpi”, Amerika’da “Peri İpi”, Çin’de “Ejderhenın Sakalı”, Fransa’da “Babanın Sakalı”, Hollanda’da “Örümcek Şeker”, Yunanistan’da “Yaşlı Hanımın Saçı” olarak geçiyor.

1897 YILINDA diş doktoru William Morrison ile şekerci John Warton ilk şeker makinesini icat ettiler. Böylece “ipliksi şekerler” sadece zenginlerin yiyeceği olmaktan çıktı. Dünyaya yayıldı. Lunaparkların, fuarların, sirklerin, çocukların olduğu eğlence yerlerinin vazgeçilmez şekerlemesi haline geldi. Şeker makinesini icat edenlerin arasında bir dişçinin olması şaşırtıcı, değil mi? Ancak, pamuk şekeri dişler için düşündüğümüz kadar kötü değil. Aslında pamuk şekeri, elma şekeri ya da kek gibi diğer tatlılardan daha az şeker içerir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir