Rachel Carson ve Sessiz Bahar

Fanatik, gerici, histerik ve zayıf zihinsel kapasitesi olduğu düşünülen bir bilim insanı. Üstelik hiç evlenmemiş ve çocuğu olmamış. Bu yüzden dönemin tarım bakanı “çekici olmasına rağmen evli olmadığı için muhtemelen komünist” olduğuna kanaat getirmiş. Tüm karalamalar birbirinden tuhaf… Bugün dahi pek çok alanda cinsiyetçiliğin yoğun yaşandığı bir dünyada, 1960’larda bir kadın olarak büyük şirketlere ve hükümete kafa tutmak takdire şayan bir kişilik olduğunu gösteriyor. Bahsi geçen kişi: Rachel Louise Carson, bir deniz biyoloğu, ekolojist ve yazar. 1962’de yayımladığı Silent Spring (Sessiz Bahar) adlı eseri pek çok kişi tarafından modern çevre hareketinin başlangıcı kabul ediliyor.

Rachel Carson 27 Mayıs 1907’de Springdale’de (Pennsylvania, ABD) dünyaya geldi. Robert ve Maria McLean Carson’un üç çocuğundan en küçüğüydü. Doğaya sevgisini annesi Maria’dan aldı. Sekiz yaşındayken hikâye yazmaya başladı. 11 yaşındayken ilk hikâyesi St. Nicholas adlı çocuk dergisinde yayınlandı. Çocukken en sevdiği yazar, çizimleri kendisine ait olan kitaplarında harika hayvan karakterler yaratan Beatrix Potter’dı.

Liseyi birincilikle bitiren Rachel, Pennsylvania Kız Koleji’nde önce İngilizce eğitimi aldı. Yazar olmayı istiyordu ama sonra doğaya olan sevgisi ağır basınca biyolojiye devam etti. Elbette yazmayı bırakmadı, okul gazetesine düzenli olarak yazdı. Kolejden 1929’da mezun oldu. O yıl Amerika’da Büyük Bunalım başlamıştı. Çocukluğundan beri para sıkıntısı çeken genç Rachel maddi zorluklarla daha fazla mücadele etmek zorundaydı. Deniz Biyolojisi Laboratuvarı’nda bir yaz kursunun ardından Baltimore’da John Hopkins Üniversitesi’nde zooloji ve genetik eğitimi almaya başladı. 1932’de zooloji üzerine yüksek lisansını da aynı üniversitede tamamladı. Doktoraya da başladı ancak onu maddi olarak desteklemek için çok şey yapmış olan ailesi zor durumdaydı ve para kazanması gerekiyordu. Rachel doktorayı bırakmak zorunda kaldı.

1930’larda deniz yaşamı üzerine makaleler ve radyo programlarına senaryolar yazıyordu. Rachel 1936’da ABD Balıkçılık Bürosu’nda su biyoloğu olarak işe girdi. Bu göreve gelmiş olan ikinci kadındı. Bürodaki güvenli memuriyetten memnundu, artık mali durumu iyi hale gelmişti. Buradaki görevi balık popülasyonunu incelemek ve raporlamaktı. Ayrıca halk için çevre koruma ve doğal kaynaklar hakkında broşürler hazırlıyordu. Baltimore Sun ve başka gazetelere araştırmaları ve doğa hakkında çeşitli yazılar yazıyordu. Önce Balıkçılık Bürosu daha sonra ABD Balık ve Yabanıl Yaşam Servisi’nde çalışırken doğa ve bilim yazarı olarak tanınmaya başladı. O bilimi sıradan okuyucuların anlayabileceği şekilde yazmayı iyi biliyordu.

Rachel Carson’ın ilk kitabı Under the Sea-Wind (Deniz Rüzgârının Altında) 1941’de yayınlandı. Bilimsel doğruluğu, şiirsel bir düzyazı stiliyle birleştirmesi nedeniyle büyük övgü aldı, sonraki tüm kitapları da aynı biçimde olacaktı. 1951’de okyanusla ilgili Ulusal Kitap Ödülü’nü kazandığı The Sea Around Us (Çevremizdeki Deniz) yayınlandı. Tam 39 hafta New York Times’ta Çok Satan Kitaplar listesinde kaldı, altı ay içinde 250 bin kopya sattı ve toplam 30 dile çevrildi. Rachel 1952’de sadece araştırma ve kitaplarına zaman ayırmak için devlet hizmetindeki görevinden istifa etti. The Sea Around Us adlı kitabına dayanarak çekilen film 1953’te En İyi Belgesel Oscar’ını aldı ama filmin, kitabını iyi yansıtmadığını düşünüyordu. Bu yüzden bir daha kitaplarının haklarını kimseye satmadı. 1955’te üçüncü kitabı The Edge of the Sea (Denizin Kenarı) yayınlandı. Bu kitaplar okyanusun bir biyografisini oluşturdu ve Rachel Carson’ı ünlü bir doğa bilimcisi ve bilim yazarı yaptı.

Doğada Hiçbir Şey Tek Başına Var Olamaz (Rachel Carson, Sessiz Bahar)

Rachel deniz biyoloğuydu ve çalışmaları ağırlıklı olarak deniz üzerineydi. Ona göre tüm canlılar denizden yapılmıştı; “hayatın annesi” diyordu ona. İskeletlerimizde ve tuzlu kanımızla deniz vardı, hatta kara memelileri bile denizden gelmişti, bizler ana rahmi okyanusunda yüzen ceninler olarak hayata başlardık. Doğaya olan sevgisi elbette denizle sınırlı değildi, araştırıyordu, bağlantıları yakalıyordu, uzun bir araştırma ve yazma döneminden sonra Sessiz Bahar 1962’de yayınlandı. Kitabında özellikle tarım alanında kullanılan böcek öldürücülerin (pestisit) ve diğer kimyasal maddelerin çevreye verdiği zararları ve insanların ölümlerine sebep olduğunu kanıtlarıyla açıklıyordu.

Sessiz Bahar, hayali bir Amerikan kasabanın hikâyesiyle başlar. Edebiyatsever Rachel kitabın en başında okuyucuyu sarmalar:

“Bir zamanlar Amerika’nın kalbinde, bütün yaşamın çevresiyle ahenk içerisinde göründüğü bir kasaba varmış. Bu kasaba, ilkbaharda yeşil tarlaların üzerinde beyaz çiçek bulutlarının gezindiği, yamaçlarında meyve bahçeleri ve yeşil buğday tarlalarının oluşturduğu bir satranç tahtasının tam ortasındaymış. Sonbaharda; meşe, akçaağaç ve huş ağaçları çamların arkasından yanıp parıldayan bir renk cümbüşü yaratırmış”.

Doğa betimlemeleriyle devam edip sonra bir afetten bahseder:

“Gel zaman git zaman bölgeyi bir acayip afetin karanlığı sarar ve her şey değişmeye başlar. Toplumun üzerine bir uğursuz büyü çöker: tavuk sürülerini esrarengiz hastalıklar kırıp geçirir, sığır ve koyunlar hastalanıp ölür. Her yerde ölümün gölgesi vardır. Çiftçiler daha çok ailelerindeki hastalıklardan söz etmektedirler. Kasabada doktorlar, her geçen gün hastalarında görülmeye başlayan yeni hastalıklar karşısında şaşırıp kalırlar.”

Bu trajediyi ve sessizliği şu satırlarla açıklar:

“Garip bir dinginlik vardır. Sözgelimi, kuşlar nereye gitmiş olabilirler? Çok kişi onlardan şaşkınlık ve endişeyle söz etmektedir. Bahçelerdeki kuş yemlikleri terk edilmiştir. Sağda solda görülebilen birkaç kuş can çekişmektedir; şiddetli kasılmalarla sarsılmakta, uçamamaktadır.

Sessiz bir bahardır, bu bahar.”

Rachel Carson’un özellikle üzerinde durduğu kimyasal madde DDT idi. Bu, 1939’da keşfedilmiş ve dünyada o zaman en yaygın biçimde kullanılan böcek ilacıydı. Savaş zamanı, 1943’te tifüs salgını sırasında yoğun biçimde kullanılmıştı ama zamanla virüsler ve böcekler DDT’ye karşı dirençli hale gelmişti. Rachel kitabında DDT’nin öncesi ve sonrasını, ekosistem üzerindeki etkilerini örneklerle açıkladı. Tarımsal alanlarda kullanılan bu ve benzer zirai kimyasal ilaçların böcek öldürücü niteliğini kaybetmesi ve canlılar üzerinde zehir olarak zararlı etkilerini anlatmaya çalıştı.

Bir zamanlar tüm kıtayı dolduran meşhur Amerikan kartalları neredeydi? ABD’de kuş gözlemciliği daha o zamanlar gelişmiş bir doğa etkinliği idi. Doğa bilimciler, özellikle kartallar, şahinler gibi yırtıcı kuşların sayısında bir düşüş fark etmişti. Artık ortada bir açıklama vardı: DDT, besin zincirinin tepesinde yer alan alfa avcıların vücutlarında birikiyordu. Yırtıcı kuşların yumurta kabuklarını inceltiyor ve böylece yeni nesiller yumurtadan çıkamıyordu. Bu kimyasal ilaç kuşları yok ediyorsa, insanlar zarar vermez miydi?

Sessiz Bahar devletler tarafından da onaylanan pestisit üreticilerinin sebep olduğu çevreye verilen zararları gözler önüne sermişti. Hükümet yetkililerini kimya endüstrisini hiç eleştirmeden, doğrudan kabul etmekle suçladı. O zamanlar hâkim olan bilimsel ilerleme paradigmasını ve insanın doğa üzerinde kontrol sağlama zorunluluğuna dair felsefi inancı sorguladı. Doğada her şeyin birbirine bağlı olduğunu, bir zararın başkasını etkileyeceğini ve doğada hiçbir şeyin tek başına var olamayacağını söyledi. Pestisitlerin başarısının sınırlı olduğunu çünkü zararlıların bağışıklık geliştirme eğiliminde olduğunu, buna karşın pestisitlerin çevrede biriktikçe insanlara ve çevreye yönelik risklerin artacağını savundu. Öte yandan Rachel, Sessiz Bahar’da tüm pestisit ve kimyasal ilaç kullanımının durdurulması çağrısında bulunmadı. Kullanımlarında daha ılımlı olunması ve özen gösterilmesi çağrısında bulundu. Ama bilimsel ilerlemeyi tersine çevrilmekle suçlandı. Kimya endüstrisi ve hükümetten bazı kesimler Rachel’e karşı karalama kampanyası başlattı. O bazı çevrelere göre fanatik, gerici, histerik ve zayıf zihinsel kapasitesi olan bir kadındı.

1950’lerden bir DDT reklamı – “Çocuklarınızı hastalık taşıyan böceklere karşı koruyun!”

İnsanlar büyük şirketlere güveniyordu. Sigara ve Coca-Cola gibi bugün sağlıksız bulunan pek çok ürün hemen herkes tarafından sorgusuz sualsiz tüketiliyordu. Sigara reklamlarında doktorlar rol alıyor ve onlar tarafından tavsiye ediliyordu. Kimya şirketlerinin dünyanın her yerinde hayatı daha iyi hale getirdiği düşünülüyordu. Her modern bilimsel yenilik “ilerleme” ya da “gelişme” idi, ilerleme ve gelişmeyi herkes arzu ederdi. Ama Rachel insanlara sadece böcek ilaçları hakkında değil, ilerleme, gelişme ve keşifler hakkında başka şeyler söylüyordu.  

Her şeye rağmen, Rachel Louise Carson karalamalara zarafet ve cesaretle karşı çıktı. Ne kadar cesaretli olduğu kısa sürede anlaşıldı çünkü meme kanseriydi ve Sessiz Bahar yayınlandıktan iki sene sonra, 1964 ilkbaharında öldü. 1970’li yıllardan itibaren ABD ve Avrupa ülkelerinde DDT yasaklanmaya başladı.

Kaynakça:

https://www.theguardian.com/books/2012/dec/07/why-rachel-carson-is-a-saint

https://www.famousscientists.org/rachel-carson/

http://www.rachelcarson.org/Bio.aspx

– Rachel Carson, Sessiz Bahar, Palme Yayıncılık, İstanbul, 2004.

https://www.womenshistory.org/education-resources/biographies/rachel-carson

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir