Uygar Özesmi ile iyilikler üzerine

İlk kez ismini ne zaman duyduğumu anımsamıyorum ama Uygar Özesmi deyince aklıma ODTÜ Kuş Gözlem Topluluğundaki arkadaşların anlattıkları, Greenpeace, TEMA, Doğa Derneği, Change.Org, Açık Radyo ve “Gezegenin Geleceği”, Good4Trust ve başka bir sürü şey geliyor. Ekolojik duyarlılığımın başlamasından kısa süre sonra kendisini takip etmeye başlamıştım. O kadar fazla şeyi bu kadar kısa sürede yapmak bana göre inanılmaz. Kendi başına dünyayı değiştirmeye çalışan kahramanlardan Dr. Uygar Özesmi ile iyiliklerden bahsettik.

 

– Uygar Bey, Good4Trust üzerine sorular olacak demiştim ama web sitenizden ve diğer kaynaklardan biyografinizi tekrar okuyunca kaçınılmaz olarak yaptığınız onca başka iyi işten de söz etmek gerek diye düşündüm. O yüzden size ilk sorum şu: Sosyal girişimcilik nedir? Siz sosyal girişimci olmak isteyen gençlere neler tavsiye edersiniz?

– Sosyal girişimin klasik girişimlerle ortak yönü olmakla birlikte, farklı birçok noktası var. Girişimcilik, bir bireyin veya bir grubun örgütlenme ile değer yaratması, kârlı bir işi başlatması veya büyütmesi, piyasaya yeni bir mal ya da hizmet sunması. Sosyal girişimcilik de aynen girişimcilikte olduğu gibi sorun ve fırsatları fark eder, risk alır ve yenilikçi yollarla çözüm geliştirir.  Aralarındaki farkların en önemlisi ticari girişimin kâr, sosyal girişimin sosyal fayda odaklı olması. Bir diğer önemli fark ise, ticari girişimlerde taklit ve modelleme hoş karşılanmazken; sosyal girişimde amaç toplumsal fayda olduğu için modelleme, etki alanının olabildiğince yayılması için önemli ve istenen bir araç. Sorunun değil çözümün parçası olmayı amaç edinmiş, birey ya da topluluklar tarafından fark edilen sorunlardan fırsatlar yaratan, yenilikçi fikirler ile yerel kültürü temel alan, kârın değil sürdürülebilir yeterli gelirin oluşturulduğu, toplumun bir bölümü veya tamamı için -yani doğa ve doğadaki insan dahil bütün canlılar için- değerlerin yaratıldığı örgütlenmedir. Sosyal girişimcilik dünya için sorumluluk almayı gerektirir. Bu nedenle sosyal girişimcilik bir çeşit aktivizmdir de.

Gençlerin bana tavsiye vermesi herhalde daha doğru olur. Baksanıza dünyayı nasıl bir hale getirdik. Sorumlu gençler artık sosyal girişim dışında işlerde çalışmak istemiyorlar. Şirketleri de doğaya ve insana olan etkileri konusunda sorguluyorlar. Onlardan öğreneceğimiz çok şey var.

– Sosyal girişimci olmaya nasıl karar verdiniz? İlk girişiminiz ne idi?

– Zor bir soru, karar verilen bir şey mi bilmiyorum… Sosyal Girişimciliği alan olarak Dünya’ya tanıtan ve yerleştiren Ashoka Vakfı tarafından 2017 senesinde Senior Fellow seçildiğimde artık sosyal girişimci olduğum tescillenmiş oldu diyebilirim belki… Sanıyorum ilk sosyal girişimim Kayseri Fen Lisesi’nde Bilim ve Teknoloji kulübünü kurmaktı diyebiliriz. Sonra arkadaşları örgütleyip Ankara Kuş Gözlem Kulübü’nü kurdum ve hiç durmadım, sürekli örgütledim: KuşBank, Doğa Derneği, KarDoğa Federasyonu, STGM, Change.org, Türetim Ekonomisi Derneği, Good4Trust, Armaş Vakfı, sonu gelmeyecek galiba. Sorunlar oldukça bu işe el atan insanlar da olmalı.

– Change.org nasıl ortaya çıktı? Nasıl gelişti? Tahmin ettiğiniz yere geldi mi?

– Change.org öncesinde Greenpeace Akdeniz Genel Direktörüydüm. Her gün bize yüzlerce çevre suçuna karşı kampanya başlatmamız için başvurular akıyordu. Çoğuna yanıt veremiyorduk ve bu beni çok üzüyordu. Geçmişte Türkiye’nin ilk kitle kaynak projesi olan KusBank.org’u başlatmıştım. Dedim ki benzer şeklide niye bu kampanyaları kitlelere yaymıyoruz ve müştekilere bu kampanyaları başlatmak için araç vermiyoruz. Başkalarının Greenpeace adına kampanya başlatması Greenpeace’in kampanya kültürüne çok yabancı olduğu için tam da o zamanlarda dünyaya açılmakta olan Change.org’a Türkiye şubesini kurmak üzere başvurdum. İyi ki de kurmuşum diye düşünüyorum şimdi… 20 milyon kullanıcısı ile 10 yılda 1800’ün üzerinde kampanya başarıya ulaşmış, yani her iki günde bir kampanya. Gündeme gelen ve değişim süreci başlayan konular ise saymakla bitmez. Kampanya başlatmak isteyenler için güçlü bir dijital kamu hizmeti kurmuş olduk.

– Ben de yıllardır Change.org’da imzacıyım, yıllar evvel verdiğim imza işe yaramıştı ve “imzalar işe yarıyor” diye gururla sosyal medyada paylaşmıştım. 2022 yılında 11.665 kampanyadan 123’ü başarıyla sonuçlanmış, bunun 80’i Change.org ekibi tarafından doğrulanmış. Her isteyen kampanya açabiliyor ama olumlu sonuçlanan az oluyor, kişilerin bireyselden çok grup veya topluluk olarak kampanya açması daha iyi olmaz mı? Bu konuda Change.org’un belli bir yönlendirmesi var mı?

– Demek aktif bir vatandaş olarak toplumsal değişim için mücadele ediyorsunuz. Ne mutlu bize! Dediğim gibi biz bir dijital kamu hizmetiyiz, her isteyen kişi, grup veya kurum, topluluk kuralları çerçevesinde istediği kampanyayı başlatır. Biz de imza alan toplumda karşılığı olan kampanyaları yöntem ve iletişim konusunda destek oluyor, danışmanlık veriyoruz.

– İstanbul’dayken 90’ların sonundan itibaren hep Açık Radyo dinler, güne “Açık Gazete” ile başlardım. Siz de yıllardır, 2009’dan beri burada program yapıyorsunuz, bu programlar nasıl başladı ve nasıl evrildi ya da evrildi mi? Başka türlü soracak olursam 2009’dan beri “Gezegenin Geleceği” ne halde?

– Evet, 14 yıldır aralıksız süren bir çevre haberleri programı, hafta içi her akşam saat 18.00’de. Hayatımın büyük rutinlerinden biri. Pek çok kişi yardımcı oldu, el attı; onlar sayesinde bu noktaya geldi. Örneğin Özlem Akyüz Bayrı, Kemal Bayrı, Orkun Aşa ve Büşra Yar… Hatta Türk Tabipler Birliği’nin yayıncılık ödülünü aldı, toplumun bilinçlenmesi konusundaki katkısı nedeniyle, çok onurlandık. Maalesef haberlerden görüldüğü üzere her geçen gün gezegenimiz insan ve başka canlılar için insan eliyle daha yaşanılmaz hale getiriliyor. Buna dur dememiz gerekiyor…

– Türetim ekonomisi nedir?

– Mevcut ekonomik sistem dünyamızı tüketiyor, iklim ve biyolojik çeşitlilik krizi yaratıyor ve yaşam destek ünitelerimizi tüketiyor. Bildiğin tüketim ekonomisi işte. Tüketim yerine “türetim”i koyan türetim ekonomisi buna alternatif bir ekonomik sistem. Türetim ekonomisi kâr maksimizasyonu yerine ekolojik ve sosyal açıdan adil olmayı amaçlar ve döngüseldir. Tedarik ağlarını derinleştirip sistemden dışarı çıkışı ve dolayısıyla da atığı minimize etmeyi amaçlar. Tıpkı bir orman ya da göl ekosistemi gibi uyum ve dayanışma içerisinde varlığını sürdürür.

– Good4Trust nasıl ortaya çıktı? Amacı ne ve istediğiniz aşamaya geldi mi?

– Good4Trust.org bir yüzleşmenin sonucunda ortaya çıktı. Bu yüzleşme, umudu ayakta tutmaya çalışırken gerçekte yok oluşa doğru sürüklendiğimiz gerçeğiydi. O zaman sorunun kökünde ne olduğunu bulmamız gerekiyordu umudu da ayakta tutabilmek için. 2010 yılında ekolojik ekonomi diye bir grup kurduk. Bu grup Oya Ayman, Defne Koryürek, Fikret Adaman, Begüm Özkaynak, Deniz Ataç, Hande Paker, Zeynep Kadirbeyoğlu, Barış Gencer Baykan, Ümit Şahin, Neşet Kutluğ, Ali Dost Numan ve Sunay Demircan’dan oluşuyordu. Bu gurubun tahlili sorunun kökünde yatanın kâr maksimizasyonu, tüketim ve büyüme ekonomisi olduğuydu ve sorunu çözeceksek çözümün ancak toplumsal bir çözüm olması gerektiğiydi. Ekonomiyi kökünden değiştirecek bir çözüm. Ekonomiyi kökünden dönüştürmenin ne kadar zor bir çaba olduğunu ama aynı zamanda da bir gerek olduğunu üzerinde anlaştık. Bundan sonraki aşama bu dönüşümü gerçekleştirecek sistemi kurmaktı. Bunun için yaklaşık 3 yıl düşündüm. Önceleri insanları doğa ve insan dostu davranışlara yönlendirecek bir “amel defteri” kavramı oluştu, sonra bu kişileri kafamda bir ağda birleştirdim, en sonunda da ekonominin temelinde yatan para döngüsüne yani alışverişe veya üretme ve türetme döngüsüne bu insanları katınca Good4Trust.org formülü ortaya çıktı. Bu kurguda karmaşa teorisi önemli bir mantıksal çerçeve sundu. Karmaşa teorisi çok basit bir takım kurallar büyük kitleler tarafından uygulanırsa sistemlerin dönüşebileceğini öngörüyor, bu çerçeve içinde altın kuralı getirdik yani kendine yapılmasını istemediğini başka insanlara ve doğaya yapma veya aktif haliyle kendine davranılmasını istediğin gibi doğaya ve insana davran ve tabii önce bir sor. Hipokrat yemini gibi yani, önce zarar verme. Buna “iyilik” dedik ve sonra bunu kitlesel olarak nasıl uygularız diye düşündük. Good4Trust ortaya çıktı. Henüz istediğimiz aşamada değiliz, sadece 725’in üzerinde üretici ve 24 binden fazla türetici var. Her yerde Good4Trustvari girişimler doğduğunda ve türetim ekonomisi sistemleri içinde milyonlarca üretici ve milyarlarca türetici olduğunda sistem değişti diyebileceğiz. Bunun çok zaman alacağını sanmıyorum, değişim başladı…

Good4Trust’ta üretici olmak için hangi kriterler gerekli?

– Good4Trust’ta üretici olmak için ekolojik ve sosyal olarak adil olacağına dair niyetini beyan etmesi yeterli. Tabii ki eğer Dünya’ya açıkça zarar veren ya da insanlık suçu işleyen bir üretici değilse… Elbette üreticinin bir de şeffaflık, güven, adalet ve barış gibi temel ilkelerimize ve altın kurala uymasını bekliyoruz. Bir üretici Good4Trust’ta üretici olmak için başvuru yaptığında bu başvuru belirli bir seviyede aktiflik gösteren türeticilerin oluşturduğu 7’ler Konseyi olarak adlandırdığımız yönetim kuruluna iletiliyor. 7’ler Konseyi başvuruyu değerlendirip oya sunuyor ve ona göre üreticiyi “niyetli”, “azimli” veya “adil” olarak nitelendiriyor.

Good4Trust adil bir sistem içinde üreticiyi ve türeticiyi buluşturan bir yapı

– Kadir Has Üniversitesi’nde Sürdürülebilir Enerji ve Ekolojik Ekonomi üzerine dersler veriyorsunuz. Çok sayıda bilimsel yayınınız ve popüler makaleniz var ve son olarak Ece Satıcı ile birlikte yazdığınız kitabınız Çıkış Yolu Türetim Ekonomisi Yeni İnsan Yayınevi’nden çıktı. Sıradaki yeni projeniz nedir veya uzun süredir ajandanızda yer alıp da olgunlaşmayı bekleyen konularınız var mı?

– Selin Gücüm ile yazdığımız İyi Şirket kitabımız da yine Yeni İnsan Yayınevi’nden çıktı, şu an kitapçılarda bulabilirsiniz. Şu an posthümanizm ve türetim ekonomisinin kesişim noktalarını inceleyen, türetim ekonomisinin posthümanist bir geleceğin ekonomik sistemi olup olamayacağını sorgulayan bir makale üstünde Eylül Çevirme ve Ece Satıcı ile çalışıyorum. İleride türetim ekonomisini daha da tanınır ve tartışılan bir konu haline getirmek, türetim ekonomisi hakkında bir alan oluşturmak için çaba göstereceğiz.

– Good4Trust’da kullanıcılar yaptıkları iyilikleri paylaşıyor, çok naif bir şey. Sizin mi aklınıza geldi? Good4Trust’ta paylaşılan iyilikleri ve daha pek çok şeyi aynı anda takip ediyorsunuz, hep böyle enerjik miydiniz? Örneğin üniversite öğrencisiyken ve çocukken nasıldınız?

– İyiliğe gönülden inanıyorum ve paylaştıkça çoğalacağını biliyorum. Araştırmalar “prosocial” yani “yardımsever” davranışların paylaşma ile arttığını gösteriyor. İyiliğin yaygınlaşmasında ve birbirimize bulaşmasında günümüzdeki engel insanların yaptıkları iyiliği paylaşmaktan çekinmesi. Geçmişte iyiliğin temel kural olduğu herkesin herkesi tanıdığı zamanlarda bu ayıp olabilirdi. Bugün ise bir insanın yaptığı iyilikten başkası ilham alabilir, iyilikleri görüp kendini daha güvende hissedebilir, inancı pekişir ve bu şekilde iyi davranışlarda dünyamızda çoğalabilir. Bu yüzden Good4Trust’ta iyilik akışı dediğimiz bir sosyal medya kısmı da var. Burada insanlar yaptıkları iyilikleri yazıp paylaşabiliyor, kendilerince bu iyiliklere bir puan -biz buna damla diyoruz- verebiliyorlar. Damlalar biriktikçe türeticiler tohumdan filize oradan fidana vb. 7 seviye ilerleyebiliyorlar. Bir tür oyunlaştırma var yani… Diğerleri bu iyiliklere sarılabiliyor ve desteklerini gösterebiliyorlar. Böylece topluluğumuzda güven, birlik ve destek ortamı oluşuyor.

Çocukluğum hakkındaki soruya gelirsek, ben kendimi bildim bileli doğayı koruma tutkum vardı. Beş yaşında televizyon dizisi Ayı Ben ile başlayan “doğayı koruma” merakım, Almanya’da ailemle bir sanatoryumda yaşarken Karaormanlar’da geçirdiğim sihirli zamanlarda daha da pekişti. Kayseri’ye dönünce ise TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi’nde gördüğüm Sultan Sazlığı’na uğrar dururdum. Kuş gözlemi ile başlayan merakım çok kısa bir süre sonra sadece gözlem ile kalmadı; sudan ne yiyorlar sorusunun cevabını bulmak için örnekleri mikroskop ile incelemeye başladığında ilk bilimsel araştırmama da başlamıştım.

Daha 18 yaşındayken, geride uluslararası düzeyde kabul görmüş birçok proje ve bilimsel makaleye de imza atmıştım ve en büyük tutkum olan doğayı koruma görevini bilimle birleştiren genç bir bilim insanı olmuştum bile.  Yine 18 yaşında ODTÜ’de eğitime başladığımda aynı zamanda çevreden sorumlu Devlet Bakanı Adnan Kahveci’nin de danışmanıydım. Ankara Kuş Gözlem Topluluğu’nu (AKGT) ve ODTÜ’de arkadaşlarla beraber Biyoloji Kulübü içinde Kuş Gözlem Grubunu kurdum, daha sonra bu oluşum bugün de varlığını aktif olarak sürdüren Kuş Gözlem Topluluğu’na dönüştü. Yani çocukluk gençlik böyle geldi geçti. Ancak insanlık olarak hâlâ gezegenimizle uyumlu bir varoluş biçimi kuramadık. Ekonomimiz bir türetim ekonomisine dönüştüğü anda bunu başarmış olacağız…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir