Düzensizleşen yağış rejiminden faydalanmak için yağmur suyu hasadı

Yaklaşık beş yıldır onarıcı WWF ve Anadolu Meraları’nın tarım ve yağmur suyu hasadı projelerinde danışman olarak yer alan Edwin Clarke, Efes Selçuk ve Foça su çalıştaylarında yağmur suyu hasadını anlattı. Clarke aynı zamanda yağmur suyu hasadını İzmir-Menderes’te kendi arazisinde de kullanıyor. Yaptığı sunumun özetini paylaşıyoruz.

 Yağmur suyu hasadı Türkiye’de sıkça gündeme gelmeye başladı. Ben ve içerisinde bulunduğum Doğal Hayatı Koruma Vakfı da, bu sistemi olabildiğince dillendirmeye çalışıyoruz. Yağmur hasadı nedir? Ne gibi bir öneme sahip? Bunun içerisine neler giriyor, neler girebilir? Daha modern uygulamalar ve teknolojilerle neler yapılabilir? Tüm bunlar üzerine konuşmak gerekiyor.

Dünya’da tatlı su miktarı çok büyük bir değişikliğe uğramasa da bölgeler üzerinde ve zamansal olarak dağılımı gittikçe daha uçlara gitmeye başladı. İzmir’in uzun yıllar yağış ve sıcaklık dağılımına baktığımız zaman gittikçe yarı kurak bir görünüm vermeye başladığını görüyoruz. Akdeniz’de yaz mevsimi geçmişte bu kadar kurak değildi ama gün geçtikçe subtropik bir iklim haline geliyoruz ve gitgide nem dağılımımız bozuluyor. Yağış dağılımında da çok ciddi bir bozulma var. Bu bozulmayı da artık gözlemleyebiliyoruz. Kişisel olarak yirmi yıl öncesine kadar eylül ve bahar aylarında yağmur yağdığını hatırlıyorum. Burada 50 değil, 20 yıl öncesinden bahsediyorum. Çiftçiler bu durumun çok iyi farkında, şehirde yaşayanlar da artık bunu gözlemleyebiliyor. Nisan, mayıs aylarında artık daha da az yağış görüyoruz. Şimdi bütün çaba bu düzensiz yağış rejiminin etkisini azaltmaya çalışmak olmalı. Yani yaz aylarındaki uzayan kuraklığın etkisini azaltmaya çalışmak. Yağmur suyu hasadında söz konusu olan da tam olarak bu.

Grafik İzmir’in geçen yıl boyunca aylara göre sıcaklık ve yağış dağılımını gösteriyor. Kırmızı çizgi sıcaklık eğrisi, mavi barlar yağış miktarı.

Yağış dağılımındaki bozulmayı olabildiğince tamponlamak. Yağmurun çok fazla olduğu ve yüzey akışına geçtiği zamanlarda suyu olabildiğince, elimizde hangi imkân varsa, bütçemizin ve iklimin el verdiği ölçüde depolamak ve daha sonra bunu olabildiği kadar verimli kullanılacağı alanlara ve zamanlara kaydırmak.

Biz bunu barajlarla büyük çapta gerçekleştiriyoruz aslında. Fakat yağmur suyu hasadı dediğimiz; daha lokal ve yerel, daha küçük ölçeklerde de yapılabilen uygulamalar bütününe verdiğimiz bir isim.

Türkiye’de artık bir yanda kuraklık, bir yanda sel haberlerini sıkça görmeye başladık. Artık bambaşka bir noktaya geldiğimizi anlamamız gerekiyor. Özellikle bitki örtüsünün ne kadar önemli bir fonksiyon gördüğü, toprak kalitesinin, toprak sağlığının burada nasıl bir rol oynadığını çok iyi anlamamız gerektiğini düşünüyorum çünkü sadece barajlarla çözebileceğimiz bir durumla karşı karşıya değiliz. Yağmur suyu hasadı her alanda rahatlıkla uygulanabilecek bir yaklaşım ve mevcut su şebeke ağının üzerindeki baskıyı azaltmaya yardımcı oluyor.

“Avantajları, dezavantajlarından fazla”

Yağmur suyu hasadında en önemli noktalardan bir tanesi yağmur suyundan yerinde faydalanmak. Yağmur suyunu hasat ettiğinizde şebeke suyuna ve çok büyük uzak mesafelerden gelen sulara mecbur kalmıyorsunuz. Böylece şebeke sistemi üzerindeki baskıyı da azaltma imkânımız oluyor. Dolayısıyla bir yerde barajları tamamlayıcı olabiliyor. Genellikle hasat edildiği yerde, bölgede kullanılıyor.

Ben kendi evimde de yağmur suyu hasadı yapıyorum. Çatımdaki suyu olduğu gibi depoluyorum. Hiçbir şekilde akıp gitmesine izin vermiyorum ve hiç tahmin etmediğimiz zamanlarda da çok işe yarayabiliyor. Yağmur suyu hasadını güvenlik amacıyla da düşünebilirsiniz. Çok yakınınızdadır, kalitesi çok yüksektir özellikle çatıdan, iyi nitelikli çatılardan topladığımız suların kalitesi çok yüksek olabilir ve içme suyuna kadar kullanılabilir. Böylece merkezi su sistemlerinde herhangi bir sorun veya kısıt ortaya çıktığında elinizin altında su bulundurabilirsiniz. Ya da şebekeden gelen klorlu sistem belki hoşunuza gitmiyordur, kireçli geliyordur. Ama yağmur suyunun çok saf bir su olduğunu herhalde kimse itiraz etmeyecektir. Yeter ki düzgün bir şekilde depolansın.

Yağmur suyunu bir yerde depoladıktan ve filtreden geçirdikten sonra park-bahçe sulamada, tuvalet suyunda, araba yıkamada, çamaşır yıkamada vs. kullanılabilirsiniz. Tuvalette harcanan su, evsel su kullanım oranının yüzde 20-30’una tekabül ediyor. Bu çok ciddi bir oran. Ayrıca yağmur suyu doğrudan şebeke sistemine de entegre edilebiliyor. Bu sistem dünyanın belirli yerlerinde uygulanıyor ve Türkiye’de de rahatlıkla uygulanabileceğini düşünüyorum. Yağmur suyunun depolayamayacağımız kısmını da emmesi için yer altı suyuna verebiliriz.

“En çok ilgi gören çatı tipi yağmur suyu hasadı”

Yağmur suyu hasadında en çok ilgi gören çatı tipi yağmur suyu hasadı sistemi. Zor bir işlem değil, depolarla çatıdaki suyunuzu topluyorsunuz. İzmir’de 100 metrekarelik bir çatıdan yıllık ortalama yağışlarla 50-60 ton suyu rahatlıkla toplayabilirsiniz. Bir ailenin aylık tüketimi beş ton olsa, 10 aylık suyunuzu depolamış oluyorsunuz. Kendi ihtiyacınıza göre ne zaman ve nerede kullanacağınıza planlayarak sisteminizi düzenleyebilirsiniz.

Kırsal ve tarımsal alanda yağmur suyu hasadı

Bir dönüm araziye yılda 620 ton yağış düşüyor. Bu çok ciddi bir rakam. Kırsal ve tarımsal alanda yağmur suyu hasadı, yağışın toprağa düştüğü noktadan itibaren yavaşlatılması, yaydırılması ve toprağa sızmasını sağlayacak yöntemler kullanılarak, toprak bünyesinde, yer altında, yer üstünde ve canlı bitki örtüsünde kurak dönemlerde kullanımı için depolanması amacı ile uygulanıyor.

Yağmur bir yere düştükten sonra akıp gitmesini bekleyene kadar yapabileceğimiz bir sürü şey var. Hiçbir şey yapılmazsa ve yer örtüsü o suyu emecek kapasitede değilse, su o zaman yüzey akışına geçmeye başlayacak. Ve bu noktada problemler başlıyor. En başta erozyon.

“Toprak yüzeyi çıplak kaldıkça suyu tutamıyoruz”

Türkiye’de tarım arazilerinin yüzde 80’inden fazlasında organik madde oranı yüzde 1’den düşük. Toprak içerisinde organik madde oranı düştükçe toprak yapısını kaybediyor, su tutma kapasitesi düşüyor ve hem suyu emmesi hem de onu yüzeyde tutması gittikçe zorlaşıyor.

Aynı miktarda yağış “etkisiz” olan bir bölgede “kuraklık” gibi görünürken “etkili” olan bir bölgede “ortalama yağış” gibi görünebilir.

Yakın aralıklı bitkiler ve bol miktarda bitki artığı ise suyun toprakta tutulmasını sağlar. Su hasadını sadece kendimiz kullanacağız gibi düşünmemize gerek yok. Yer altı suyunu besleyecek bir araç olarak da kullanabiliriz.

Bitki örtüsü hem buharlaşmayı engelliyor hem de terleme ile ortam nemini düzenli hale getiriyor. Yani sadece ağaç diktiğimizde veya bir şey yetiştirdiğimizde de su hasat etmiş oluyoruz.

Bazen yeterli miktarda yağmur yağsa da yine kuraklık diyoruz. Suyu toprağa aldıramadığımız için bu yağış bize etkisizmiş geliyor. Etkisiz yağışta buharlaşma ve yüzey yakışı çok fazla. Çünkü orada bitkiler seyrekleşmiştir. Toprağın aldığı su yüzey çıplak bırakıldığında hızlı buharlaşır.

Özellikle zeytinliklerin son zamanlarda çok büyük su stresi çektiğini İzmir’de, Aydın’da birçok çiftçiden duyuyorum. Toprak yüzeyi çıplak bırakıldığında su hızla buharlaşıyor. Bir orman düşünün, nasıl yapraklar sürekli toprağa düşüyor ve örtüyor. Böylece hem toprağın organik maddesi artıyor hem de suyu tutmak üzere bir örtü sağlıyor. Bu tarım arazilerinde de yapılabilecek olan bir şey. Buharlaşmayı ve yüzey akışını engelleyebiliriz. Bitki örtüsü, toprak nemliliği gibi konular önümüzdeki yıllarda sıcaklıkla nasıl baş edeceğimizi belirleyecek noktalardan birkaç tanesi.

Binlerce yıldır yapılıyor

Yağmur suyu hasadı Anadolu’da binlerce yıldır yapılan bir şey. Son zamanlarda mühendislikteki gösterdiğimiz ilerlemelerle birlikte bazı şeyleri belki biraz kenara ittik, yabana attık ve yeterince entegre edemedik ama herhalde zamanı geldi. Sarnıçlar bu bölgede de sıklıkla gördüğümüz şeyler. Bunlar yağmur suyu hasadının geçmiş örneklerinin başında geliyor. Bu topraklarda yapmışız çok eskiden beri

Haydarlı Köyü’nde yağmur suyu hasadı projesi

Doğal Hayatı Koruma Vakfı olarak, Aydın’ın Haydarlı Köyü’nde üç yıl boyunca süren bir yağmur suyu hasadı projesi uyguladık.

Basit bir çatı tipi yağmur hasadı projesi. İzmir’de 100 metrekarelik bir çatıdan 50-60 ton suyu rahatlıkla toplayabilirsiniz.

Bu köy tıpkı Efes Selçuk gibi hem dağlık, zeytinlik arazisi hem ova kısımları olan, hem taşkınlarla boğuşan hem kuraklık çeken bir köy. Burada tıpkı büyük Havza planlarında yapıldığı gibi, küçük ölçekte, köy özelinde ve daha sonra da bizzat çiftçilerle veya köy yerleşikleri ile çalışarak, onların kendi arazilerini bir Havza olarak görüp oradan ne kadar su alabileceklerini hesaplamalarına yardımcı olduk. Uygun çözümler sunmaya çalıştık. Çalı malcından toprağın üstünü örtmeye, planlı otlatma ile hayvanların daha çok bitki artığı bırakmasını sağlamaya kadar birçok uygulama denedik. Hayvancılık yapan bir köy olduğu için planlı otlatma da yoğun ilgi gördü orada. Yani bunları yaparken sadece suyu hasat ederek bir şeyler elde etmiş olmuyoruz. Hem verimimizi artırıyoruz hem tüm üretim kaynaklarımızı suyumuzu,  otumuzu hayvanımızı birlikte ve birbirini bütünleyerek yönetebiliyoruz. Böyle bir yönetimle gübre tüketimimizi çok ciddi anlamda azaltabiliyor, azot ve fosforun sızmasını ve akıp başka kanallarda birikmesini engelleyebiliyoruz. Bu anlamda yaptıklarımız Haydarlı Köyü’nde uygulandı ve çok ilgi gördü.

“Dünya klimasını metrekare metrekare değiştireceğiz”

Hayvanlarımızı plansız, programsız şekilde otlatma, bitkinin büyümesine yeterli süre tanımama gibi noktalar, bizim şu anda 10-12 milyon hektar gibi büyükçe mera arazilerimizde suyu bir türlü tutamamamıza ve çok hızlı buharlaşmaya sebep oluyor. Durduğumuz noktadan da bir şeyler yapılabileceğine inanıyorum. Ben de bir onarıcı tarım çiftçisi olarak kendi arazimde de birçok şey yapmaya çalışıyorum. Örneğin, tek sıra taş baraj yapmak gibi… Çok basit şeyler ama çok büyük fark yaratabiliyor. Çünkü küçücük bir yerde 1 metrekarede bile mikroklimayı değiştirdiğiniz zaman bu daha sonra 10 metrekareye, 100 metrekareye, 1 dönüme ulaşıyor. Böylelikle bölgesel mezoklimanın hatta makroklimanın etkilendiği örnekler var. Belki de bütün dünya klimasını böyle metrekare metrekare değiştireceğiz. Dünyayı tekrardan onaracağımıza inanıyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir