LÖSEV kansere karşı sağlıklı beslenmeye çağırıyor

Seferihisar’da Sığacık yolundan Akarca’ya dönünce sağda bir tabela gözünüze çarpmıştır: LÖSEV Doğal Ürünler Çiftliği. LÖSEV’i biliyoruz, yıllardır ülkemizde lösemi hastası çocuklar ve aileleri için umut olmuş bir kurum. Ama bu doğal ürünler çiftliği nedir, hep merak ederdik. Kışlık salça yapma etkinliği düzenlediklerini öğrenince bunu fırsat bilip ziyaret edelim, neymiş öğrenelim dedik. LÖSEV İzmir Halkla İlişkiler Koordinatör Yardımcısı Gamze Berçin Edirne’ye sorularımızı yönelttik.

 

– Gamze Hanım, burada ne yapıyorsunuz?
– Gamze Berçin Edirne: Burası LÖSEV İzmir Seferihisar Doğal Üretim Çiftliği. Gördüğünüz gibi burada mandalina ağaçlarımız, nar ağaçlarımız var. Gönüllülerimizin ve ailelerimizin desteğiyle burada üretim yapıyor, pek çok etkinlik gerçekleştiriyoruz. Bugün de salça yapma etkinliği düzenledik. Gelenekselleştirmeyi umut ediyoruz. Çocuklarımızın aileleri, iyileşen çocuklarımız, LÖSEV’in İzmir gönüllüleri, burada görev alan personelle birlikte salça üretiyoruz.

– Amacınız ne?
– Maalesef günümüzde çok sağlıksız besleniyoruz, çok stres altında ve hareketsiz hayatlar sürdürüyoruz. Yediğimizde, içtiğimizde, giydiğimizde çok fazla kimyasala maruz kalıyoruz. Genetik faktörlerin yanında maruz kaldığımız bu çevresel faktörler kanserin en önemli sebeplerinden birisi. Evet biz kanseri tedavi ediyoruz, Lösante Hastanemizde % 95 oranında başarıya sahibiz ama şu soruyu da sormamız lazım. Neden kanser oluyoruz? Son yıllarda bunun üzerine eğildiğimiz için doğal ve sağlıklı ürünler üretmeye başladık. Annelerimizin rehabilitasyon atölyelerinde ürettiği grisiniler, tarhanalar, mandalina ürünleri olarak kurutulmuş mandalina, reçel ve marmelat, nar ekşisi gibi ürünlerimiz var. Bunları LSV Dükkan markasıyla lsvdukkan.com web sitesinden satışa sunuyoruz. Böylelikle tüketimde sağlıklı gıdaya dikkat çekmek, yediğimize içtiğimize maksimum özen göstermemiz gerektiğini anlatmak, etiket okumanın, raf ömrü kısa olsa da katkı maddesi içermeyen gıdaları tercih etmenin önemini vurgulamak istiyoruz.

– Kanserle önleyici mücadele açısından bir anlamı var o halde bu çiftliğin. Başka bir yerde benzeri var mı peki?
– Ankara’da lösemili çocuklar köyümüz var. Burada hayvanlarımızın olduğu alanların yanı sıra tarım yaptığımız alanlar da var. Başta taşköprü sarımsağı ve olmak üzere bölgede yetişebilecek farklı doğal ürünleri üretiyoruz. Ata tohumlarını tercih ediyoruz, böylece endüstriyel tohumların topraklarımıza ve ekonomimize verdiği zarara dikkat çekmek istiyoruz.

– Bu faaliyetler aynı zamanda vakıf için bir gelir anlamına geliyor mu?
– Buradan elde edilen gelir çocuklarımızın sağlık ve tedavi masrafları için kullanılıyor elbette. Ama aslında buradaki çalışmaların kurum için maliyeti, maddi getirisinden çok daha fazla olabiliyor. Biz çalışma alanı belli bir sivil toplum örgütüyüz, bu tür bir üretim ise ayrı bir uzmanlık, yapılanma ve emek gerektiriyor. Bu yüzden bizim için sembolik ve manevi değeri daha fazla. İnsanlara sağlıklı yaşamın gereklerini aktarabilmenin bir yolu olarak bizim için anlamı daha büyük.

– Çiftlik sadece bir çiftlik değil o zaman?
– Evet, biz burada rehabilitasyon etkinlikleri düzenliyoruz. İleri dönem projelerimiz de var. İzmirlilerin çocuklarıyla gelip ziyaret edebileceği, bizi yakından tanıyıp atölyelerimize katılabileceği bir merkez haline getireceğiz. Burada katkısız, tarım ilacı kullanmadan iyi tarım uygulamaları yapıyoruz. Güzel bir peyzaj projesiyle ziyaretçilerimizin ve çocuklarımızın böceklerle, bitkilerle, sağlıklı gıdayla temas edebileceği atölye çalışmalarının yapıldığı bir merkez olmasını istiyoruz. Bölgedeki diğer üreticilerle ilişkilerimizi geliştirip bu üretim tarzının yaygınlaşmasında önayak olan bir rol model olmayı çok önemsiyoruz.

– Burada tedavisi tamamlanmış çocukları ve aileleri görüyoruz, bu bağlar tedavi sonrasında da devam ediyor sanırım.
– Hep şunu söylüyoruz. Biz bir aile gibiyiz. Tedavisi biten çocuklarımız yeni gelen hastalara umut oluyorlar. Yeni tanı almış bir çocuğa ve ailesine bu morali ancak onlarverebilir ve bu tedavide çok önemli. Bizim şöyle bir sistemimiz var. Hastalarımız geliyor, kaydoluyor. Lösante’de ya da başka bir hastanede tedavileri başlıyor. Bizim ayni ve nakdi desteğimiz bu süreçte başlayıp tedavi sonrasında da devam ediyor. Çünkü kanser, tedavisi aile bütçesini çok sarsan bir hastalık. Tedavi en az 3 yıl sürüyor. Bunun 1 yılı hastanede yatarak geçiyor. Bu süreçte insanlar evlerinden ayrılıyorlar, tam kapasiteli tedaviler sadece büyük şehirlerde yapılabildiği için farklı bir şehirde konaklamak durumunda kalıyorlar. Günler, aylar boyunca anne hastanede, baba belki hastane bahçesinde, belki arabasında kalıyor. İşini bırakıyor, bir kardeş varsa bakabilecek birine bırakılıyor. Ailenin tüm düzeni sarsılıyor. Biz de tüm bu süreçte ailelerimizin yanlarında oluyoruz. Sonrasında da, onlar kendilerini toparlayıp gerek duymayana kadar desteklerimiz devam ediyor.Sonrasında üniversiteyi kazanan çocuklarımıza burs veriyoruz. Mezun olduktan sonra kariyer imkanları sunuyoruz. LÖSEV gerçekten çok geniş bir kurum. Okulundan hastanesine, laboratuvarına, üretim tesislerine kadar LÖSEV’de yapılabilecek çok iş var. Dolayısıyla neredeyse her iş kolundan istihdam imkanı sunabiliyoruz. Tüm bu ilişki içinde kopmaz bağlarla kurulmuş bir aileye dönüşüyoruz.

– Bir de gönüllüleriniz var burada. Salça yapmaya Manisa’dan gelmiş olanları bile gördüm.
– Onlar olmazsa olmaz. LÖSEV’in yaptığı işin değerini takdir edip destek olan insanlara çok şey borçluyuz. Bu insanlar gece, gündüz, hafta sonu demeden gelip çalışmalarımıza seve seve destek oluyorlar. Her şeyi birlikte ve severek yapıyoruz. Sizin aracılığınızla okurlarınızı da bu ailenin gönüllü bir üyesi olmaya, bazı çalışmaların ucundan tutmaya davet ediyorum.

“İsmim Emine Bulur. Öğretmenim. İyileşen çocuklardan Kahraman’ın annesiyim. 12 yıldan beri LÖSEV çatısı altındayız. Benim oğlum hastalığa 2008’de yakalandı. Hastanede ilk ziyaretimize gelen LÖSEV’di. Ben de dedim ki “oğlum iyileşsin, LÖSEV için elimden ne geliyorsa yapacağım”. O günden beri de uğraşıyorum. Selçuk’ta yaşıyorum. Oradaki arkadaşlarıma LÖSEV’i anlatıyorum. Lösemili Çocuklar Köyünde annelerin ürettiği ürünlerin satışına yardımcı olmaya çalışıyorum. Çevremizdeki insanlar da LÖSEV’in çok iyi bir iş yaptığını, hastalara destek olduğunu bildiği için destek oluyorlar. Üç günden beri buradayım, hep birlikte salça yapıyoruz.”

“İsmim Mustafa Şahingül. Elazığlıyım. İki yaşında lösemi hastalığına yakalandım. Beş yaşında tedavim bitti. 11 yaşında LÖSEV’le tanıştım. Ankara’ya geldim ve LÖSEV’in sağladığı imkanlarla yatılı okudum. Kolej seviyesinde çok iyi eğitim aldım. Sadece lösemili çocuklardan oluşan 10 kişilik sınıflarda okuduk. Bu süre zarfında okul başkanlığı ve Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde Çocuk Meclisi başkanlığı yaptım. Lise için memlekete döndüm. Sonra üniversiteyi kazandım ve şimdi Aydın’da insan kaynakları okuyorum. Her fırsatta LÖSEV’in etkinliklerine destek olmaya geliyorum. Benden sonra tedavi olan kardeşlerime yardımcı olmaya çalışıyorum. Burada olmaktan çok mutluyum. Burada bir ailem var. Bir ihtiyacım olduğunda yardımcı oluyorlar, ben de destek olmaya çalışıyorum.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir