Taşrada öğrenci olmak… ‘Seferihisar bize, biz Seferihisar’a alışıyoruz’

Seferihisar’da üniversite öğrencileri giderek daha fazla göze çarpıyor. “Aaa, burada üniversite mi varmış?” diyen Seferihisarlılar’a da daha az rastlanıyor artık. Öğrencilerin sayısı arttı, bölümlerin 4 yıllık olmasıyla daha bir Seferihisarlı olmaya başladılar. Biz de Dokuz Eylül Üniversitesi Fevziye Hepkon Sosyal Bilimler MYO öğrencisi üç gençle buluştuk, Seferihisar’da üniversite öğrencisi olmak nasıl bir şey, nasıl sorunlar yaşıyorlar, bunları konuştuk.
Ayşe Yıldırım Ayvalık’tan gelmiş Seferihisar’a. Turizm İşletmeciliği Bölümü’nde üçüncü sınıfta okuyor. Nida Sarıca Konya’dan, Anıl Böbeş ise Bursa’dan gelmiş. İkisi de Uluslararası Ticaret Bölümü üçüncü sınıf öğrencisi ve ev arkadaşı.

Ayşe Yıldırım, Nida Sarıca ve Anıl Böbeş.

– Önce okulla ilgili kısa bir bilgi verir misiniz, hangi bölümler var ve kaç öğrenci eğitim görüyor okulunuzda?
– Anıl Böbeş: Gastronomi, Turizm İşletmeciliği ve Uluslararası Ticaret Bölümleri var. Öğrenci sayısı ise 600 civarında.


– Kayıt olmak için ilk geldiğinizde, Seferihisar’ı ve okulunuzu ilk gördüğünüzde neler hissettiniz?
– Ayşe Yıldırım: Okulu görünce biraz şaşırdım açıkçası. Benim lisem daha büyüktü. “Burası mı acaba? Ek bir bina filan var mı?” diye şaşırdım.
– Nida Sarıca: Ben de aynı şeyi yaşadım. “Herhalde burası idari işlerin olduğu, kayıt yapmak için falan kullanılan bina. Esas okul başka yerde” diye düşündüm. Okul çok küçük bir üniversite için. Bu sene gerçekten sığamıyoruz. Kantin öğle arasında tıka basa dolu oluyor.


– Seferihisar’ın yarattığı duygu neydi peki?
– AB: Bende şok etkisi yarattı. Tercih yaparken google’a Seferihisar diye yazdığımda hep Sığacık’ın fotoğrafları çıkıyordu. “Oh ne güzel, deniz kenarı, çok güzel üniversite okuyacağız” diye düşünmüştüm. Bir geldik, alakası bile yok.
AY: Ben de araştırma yapmıştım gelmeden önce. Antik kent çıktı, Sığacık çıktı… Aa dedim ne güzel bir yere gidiyorum. Hatta lunapark fotoğrafları bile çıkmıştı internette, geldiğimden beri lunaparkı aradım, ancak buldum. Beklediğimden epeyce küçük tabii, tam bir hayal kırıklığı oldu.


– Okul dışındaki vaktinizi nasıl geçiriyorsunuz?
– AY: Ben çalışıyorum. Onun dışında arkadaşlarımızla toplanıyoruz, bir şeyler yapıyoruz. Arada bir İzmir’e gidiyoruz ama pek sık değil.
– NS: Sezon açıldığı zaman Sığacık’a gidiyoruz. Denize giriyoruz. Ama onun dışında okuldan sonra evdeyiz. Genelde öyle, herkes evde takılıyor. Birbirimizin evine gidip geliyoruz, misafircilik oynuyoruz. Öyle geçiyor kışımız.


– Böylesini mi tercih ediyorsunuz yoksa yapacak bir şey mi yok? Sosyal ve kültürel faaliyetler bakımdan yeterli görüyor musunuz Seferihisar’ı?
– AB: Çok eksik. Olsa gideriz tabii.
– NS: Bayağı eksik. Bu sebeple okulu bırakıp gidenler var. Sıkılıyorlar, sarmıyor burası. Bizim bölümde bu sene epey kişi bıraktı mesela bildiğim kadarıyla. O yüzden bir topluluk kuruyoruz biz, etkinlik falan yapalım diye.
– AB: Şehir merkezlerinde yaşıyoruz yaşadığımız illerde. Burası küçük bir ilçe olduğu için aktiviteler falan az. O yüzden bazı insanları tatmin etmeyebiliyor.
– NS: Ben sakinlik seven bir insanım aslında. Konya’dayken haftada bir şehir dışına çıkar dağ bayır gezerdim. İlk geldiğimde Seferihisar çok hoşuma gitmişti bu bakımdan. Kayda geldiğimde birkaç gün kalmıştık hatta. Ama kış gelince baktım, biraz aşırı sakin sanki. Yapacak hiçbir şey yok.


– Gezme şansınız oldu mu, gördünüz mü civar köyleri?
-AY: Ürkmez’e, Doğanbey’e, Ulamış’a gittim ben. Bazı sosyal aktiviteler yapıyorduk. Down sendromlu çocukları ziyarete gitmiştik. Tiyatro kulübümüz vardı. İlkay hocamız bizi bazı aktivitelere götürüyordu. Ürkmez’deki Gençlik Merkezine gitmiştik. O zaman iyi gezmiştik, o canlılık güzeldi ama sonra durdu.


– Okulda etkinlikler var mı?
– NS: Ramazanda iftar organizasyonu yapılıyor okulun bahçesinde. Bütün bahçede bir masa düzeni kuruluyor, yemekler yeniyor, eğlenceler oluyor. Bunun dışında bir şey yok. Bölüm Başkanımız Mustafa Ünüvar elinden geleni yapıyor, konferanslar için insanlar davet ediyor. Uluslararası ticaret yapan büyük firmalardan yöneticiler geliyor.


– Kariyer günleri gibi mi?
– NS: Aynen. Mesela o insanların konuşması benim ufkumu açtı. Yeni bazı şeyleri öğrenmemi sağladı. Ben de mezun olunca şunları yapabilirim gibi düşündüm.
– AB: Açıkçası okul bir şey yapmıyor, benim gözlemlediğim bu. Tek tek öğretmenler çabalarsa bir şeyler olabiliyor. – NS: Bir de şöyle bir şey var, bunu kimse inkar etmesin, gastronomiye ağırlık veriliyor okulumuzda. Her bölüm eşit falan değil. Gastronomiye önem veriliyor, onlara daha fazla fırsat tanınıyor.


– Okul dışındaki sosyal faaliyetleri takip ediyor musunuz?
– AY: Pek değil. Geçen sene Çağan Irmak’ta okulun düzenlediği bir tiyatro etkinliği vardı. Bir de yine Çağan Irmak’ta yaşlı amcalarımızın, teyzelerimizin Türk sanat müziği söylediği bir konser vardı, o da çok güzeldi.
– AB: Bir haberleşme sorunu da var açıkçası, mandalina festivali oluyor, haberimiz olmuyor. Biz de biraz ilgisiz davranıyoruz. Buraya gelince sakinliğe alışıyor herhalde insan. Dışarıda pek aktivite olmadığı için evlerinde geçiriyor zamanını herkes. Gruplaşmalar oluyor. Dört beş arkadaş bir araya toplandı mı dışarı çıkıp eğlenme ihtiyacı duymuyorlar. Evde zaten kendi aralarında eğlendikleri için etkinliklere katılmıyorlar. Okulun düzenlediği partilere falan hiç katılım yok yani.


– Genelde ev mi kiralıyor öğrenciler, yurt falan var mı?
– AY: Üniversite’nin Doğanbey’de küçük bir tesisi var. Ama oradan da pek memnun değil kalanlar, hem ücretleri yüksekmiş hem de ulaşım sorunu var.
– NS: Ev tutuyor herkes. İzmir’de yaşayanlar var, evi çok uzak olmayan, onun dışında herkes evde kalıyor.


– Kiralar nasıl sizce?
– AY: Çok yüksek. Oturabileceğimiz evlerin hepsi eşyasız, bir de eşya sıkıntımız oluyor.
– AB: 400-500’ü hak eden evler için en az 1000 lira istiyorlar.
– AY: Eşyalı evler 1300-1500 lira civarında. Pansiyon ya da stüdyo daire tarzı, full eşyalı, elektriği falan hepsi dahil olan yerler de yine 1300 filan.
– NS: Geçen sene hocalarımız “ev arkadaşı arayan varsa yardımcı olun, uygun bir ev bulamadığı için kayıt yaptırmadan okulu bırakıp giden çocuklar var” demişti.


– Kira konusunda öğrenciye ayrı bir muamele oluyor mu?
– NS: Kesinlikle. Geçen sene ev tutmaya geldim buraya. Emlakçıya gittim, bir ev beğendik. Evin kirası 1000 lira, güzel. Ev sahibiyle konuştuk, “ben öğrenci istemiyorum, öğrenci olursa çift depozito alırım” dedi. Evin içine girmeden 1000 lira emlakçıya, 2000 lira depozito, 1000 lira da o ayın kirası, 4000 lira verecektik. Allaha şükür sahibinden bir ev bulduk sonra. Ama muamele çok farklı oluyor.
– AB: Ben bazı ev sahiplerinin kaygısını anlayabiliyorum. “Öğrenci ne kadar güvenilir olur” diye düşünüyorlar. Ama bazısı da, “kalacak yurt falan yok, öğrenci nasıl olsa vermek zorunda” gibisinden bakıp bizden daha çok kira almanın peşinde.
– AY: İki kişi kalırsanız bu kadar, üç kişi kalırsanız şu kadar diye fiyat artıyorlar bir de.
– NS: Buradaki insanlar da söylüyor bunu. Kuaför abilerimiz var, öğrenciler geldikten sonra ev kiraları fırladı diyorlar. Öğrenciler piyasayı yükseltti ev sahipleri için.


– Komşuların arası nasıl öğrencilerle genellikle? Öğrenci olduğunuz için özel olarak iyi davrananlar ya da önyargılı yaklaşanlar oluyor mu mesela?..
– AB: İyisi de var kötüsü de. Ama biz pek iyilik görmedik nerdeyse. Hiç kapımızı çalan olmadı. Önyargılı komşularımız oldu, başkasına gösterdiği toleransı bize göstermeyen. Anahtar yere düşse alttan güm güm vuran bir komşumuz vardı.


– Esnafın tavrı nasıl öğrencilere karşı?
– AY: Çok iyi. Seferihisar’ını esnafı öğrenciye sahip çıkıyor genelde. Öğrencileri çekmeye çalışıyorlar tabii. Çoğu yerde indirim var öğrencilere. “Arkadaşlarınıza da söyleyin, okulda yayın” gibi şeyler söylüyorlar.
– NS: Özel indirim yapan, öğrenci dostu çok esnaf var. Esnaflarla aramız gayet iyi. Onlar bizi seviyor, biz de onları seviyoruz. Sahiplenen, bir derdimiz olduğunda yardımcı olabilecek abilerimiz de var esnaftan.


– Genel olarak Seferihisar halkı nasıl bakıyor öğrencilere, var mı özel bir gözleminiz?
– AY: Seferihisar çok karma bir yer. Düşüncesi çok farklı insanlar var. Ben dışarıda çalıştığım için çok insanla tanıştım. Önceki kaldığım apartmanda herkesin tepkisi farklı oluyordu. Günaydın deyip yanıt alamadığımız insanlar vardı. Ama çok sevecen davrananlar da vardı. Bir de apartmanda anlaşamadığımız konular vardı apartman temizliği gibi. Ben böyle konularda duramam, öne çıkarım. Önce düzenli para toplayıp temizlik için birini tutalım dedim, olmadı, para toplanmadı. Kendimiz sırayla temizleyelim dedim, aksatanlar oldu. Ben organize etmeye çalışıyordum apartmanı. En sonunda beni yönetici seçtiler.


– Kendinizi Seferihisar’la bütünleşmiş hissediyor musunuz?
– AY: Evet hem de çok. Ben ilk geldiğimde biraz yadırgamıştım. Ama sonrasında öyle bir sahiplenmeye başladım ki birisi Seferihisar hakkında kötü bir şey söylediğinde direkt savunmaya geçiyorum artık. İyi yönlerini saymaya başlıyorum. Tamam, pek fazla yok ama Hemen savunmaya geçiyorum yani. İstemsizce böyle olmaya başladı. Memleketime gidince burayı özlediğimi fark ettim.
– NS: Buralı olduk az çok. Sokakta çok tanıdık insan oluyor, selamlaşıyoruz. Küçük yerin böyle güzellikleri var işte.
– AB: Kısa zamanda herkesle kaynaşma şansımız oldu tabii.
– AY: Artık tanıyoruz, hem iyi hem kötü yönlerini biliyoruz. İmkânlar belli, daha gerçekçi oluyor beklentilerimiz. Avantajlarından bakıyoruz bir de. Büyük ve çok canlı bir şehir olsa her gün dışarı çıkmak isteyecektik, daha çok para harcayacaktık.
– NS: Çok fazla gece hayatı ya da sosyal aktivite dönmediği için insan derslerine daha fazla yönelebiliyor. İstese de ipin ucunu kaçıramıyor yani. Okumak isteyen üniversiteli için güzel bir yer burası aslında.
– AB: Kampüs ortamı yok, bu bence bir eksiklik okul için. İnsan bunu aramıyor değil.