Egeli şair Sappho ve dünyası

Sappho duygusal olmayan, mantıklı ve eril antik dünyaya bir alternatif olmuştur. O kadının sesidir, onun şiirlerinde yaşamın ve doğanın güzelliği, kaygısı, heyecanı ve belirsizliğini anlamaya çalışan insanlar ile kadınsı, duygusal ve kişisel bir dünya buluruz.

Bu gece
Ay battı, sonra yıldızlar;
Gece yarılandı,
Zaman geçiyor
Bense yapayalnızım yatağımda
(Çeviri: Cevat Çapan)
2004 yılında Mısır’da MÖ 3. yüzyıla ait bir mumyaya sarılı papirüste bir şiir bulundu, Sappho’nun şiiriydi. Hani Platon’un 10. muse (esin perisi) kabul ettiği, MÖ 7. yüzyılın sonları ile 6. yüzyılın başlarında Lesbos’ta, bizim bildiğimiz adıyla Midilli’de yaşamış lirik şair.
Sappho erkek egemen bir dünyada, Eski Yunan Uygarlığından bize ulaşan ilk kadın sesi oldu. Kuşkusuz başka kadın sanatçılar da vardı ama onlar bir şekilde tarihin gizli sayfalarında saklı kaldılar…
Sappho (Safo, Aiol lehçesiyle Psappha) yaklaşık MÖ 610’da Ege’de, en büyük Yunan adalarından biri olan Lesbos’ta doğar. Herodotus’a göre zengin bir tüccarın kızıdır. Babası Skamandronymos, annesi Kleis ve üç erkek kardeşi ile birlikte yaşayan Sappho, soylu aileden gelen diğer pek çok kadın gibi iyi bir eğitim almıştır. Şiire ve müziğe büyük bir ilgisi vardır. Büyük olasılıkla genç yaşta Andros adasından Kerkolas adlı zengin bir adamla evlendirilir. Bir kızı olur. Şiirlerinden kızına annesinin adının verdiğini öğreniyoruz:

Güzel bir kızım var, sevdiceğim Kleis’im
altın çiçeklere benzeyenim benim
değişmem onu tüm Lidya’ya güzel Lesbos’a bile
(Çeviri: Azra Erhat- Cengiz Bektaş)


Ozanlığının yanı sıra eğitimci kimliğiyle de tanınır. Sappho bir kız okulunda öğretmen ve yönetici olarak çalışır. Ayrıca kadınlarla birlikte lir eşliğinde birbirlerine şiirlerini okuyan bir topluluğun başında yer aldığı düşünülür. Bu okul ve/veya topluluk, bazı araştırmacılara göre bir tür dernektir. Ama burası ne rahibeler okulu ne de bir sanat akademisidir. Tanrıçaları Afrodit’e bağlı, müzik ve şiir kültürüyle beslenen, doğanın güzelliğini öğreten, kadın zarafetini işleyen ve genç kızları evliliğe hazırlayan bir yerdir.


Sappho Egeliydi, yaşadığı dönem şehir devletlerinin yıkılmaya başladığı zamanlardı. Bununla birlikte bireyselliğin, bireyci dünya görüşünün de doğduğu çağlardı. Ege’de hep canlı bir ticaret hayatı vardı. Lesbos’un hemen karşısında, Anadolu’da Lidyalılar ticareti çok geliştirmiş, değiş tokuşu önemli ölçüde terk edip parayı (sikke) icat etmişlerdi.
Sappho’nun ailesi ticaretle uğraşıyordu, bu sayede küçüklüğünden beri yaşadığı adanın dışındaki büyük dünyadan haberdardır. Lesbos’taki darbe sonrası bir dönem ailesiyle birlikte Sicilya’ya sürülmüş ama yaşamının çoğunluğunu güzel adasında geçirmiştir. Öte yandan belki Sicilya dışında Foça’yı, Teos’u, Girit’i, Kıbrıs ve başka yerleri de görmüştür. Şiirlerinde birçok yerin adı geçer, Ege ve çevresinin izleri şiirine yansır:

Kıbrıslı, düşümde
Mor mendilin kıvrımları
gölgeledi
yüzünü –
hani Timas’ın
tâ Foça’dan
ürkerek yolladığı
(Çeviri: Cevat Çapan)

Sappho and Erinna in a Garden at Mytilene 1864 Simeon Solomon 1840-1905 Purchased 1980 http://www.tate.org.uk/art/work/T03063


Eski Yunan edebiyatı sırasıyla destan (epik şiir), lirik şiir ve tragedya olarak gelişim gösterir. Sappho’nun yaşadığı dönemde lirik şiir ön plandadır. Lir (lyra) eşliğinde okunan şiir anlamındaki bu türde daha çok kişisel duygulara yer verilir. Sappho, Paroslu Arkhilokhos (MÖ 680-MÖ 645), çağdaşı Lesboslu Alkaios (MÖ 620-MÖ 580) ve ölümünden bir süre sonra karşı kıyıda Teos’ta doğacak olan Anakreon (MÖ 582-MÖ 485) ile Eski Yunan edebiyatının en tanınmış şairleri arasında sayılır. Arkhilokhos ve Alkaios’tan farklı olarak güncel siyasi olaylar ve kahramanlıklar yerine daha çok kişisel konularda, doğa ve aşk üzerine şiirler yazmıştır. Alkaios’un da sadece siyasi konularda değil, hayatın zevkleri üzerine güzel mısraları olduğu biliniyor. Ama Teoslu Anakreon, Sappho ve Alkaios’u çok geride bırakıp sadece ve sadece aşk ve şarabı öven şiirler yazar. Bu sebeple de bazı eleştirmenlere göre lirik şiir derinlik ve ciddiliğini kaybetmiştir.
yalınayak dolaşma
kıyıdaki çakıllarda
o kadar nazlıysan
(Çeviri: Cevat Çapan)
Sappho’nun şiirleri yazılarak çoğaltılır, tarihçiler ve edebiyatçılar kendi yapıtlarında ondan çeşitli alıntılar yaparlar. Roma döneminde çok ünlü olan Sappho ve şiirleri zaman içerisinde daha az kopyalanmaya başlanır. Bunun bir sebebi Sappho’nun kullandığı lehçe olabilir. MÖ 7 ve MÖ 6. yüzyıllarda tek bir Yunan dilinden bahsedilemez, Dor, İon, Aiol gibi çeşitli lehçeler vardır. Sappho şiirlerini Dor öğelerini de içeren Aiol lehçesiyle yazmıştır. Sonraları Latinceye de çevrilmiş olan bu şiirler MS 2-3. yüzyıllarda İskenderiyeli bilginler tarafından dokuz kitap halinde bir araya getirilir. Erken dönem Katolik ve sonra Bizans Kilise liderleri Sappho’nun şiirlerini sansürlemiş veya yok etmiştir. Çünkü bunlar kadın, aşk, erotik düşünceler, Afrodit başta olmak üzere pagan tanrılara tapınma gibi Ortaçağ’daki dinsel görüşlere taban tabana zıt konuları içermektedir. Günümüze kadar gelen tek eksiksiz şiiri “Aphrodite’ye Yakarış”tır. 200 kadar şiir parçası (fragmanlar) ya sonraki yazıcı, şair veya çevirmenler tarafından tamamlanmış ya da eksik bölümler okuyucunun hayal gücüne bırakılmıştır.
Afrodit’e Yakarış
Tahtı renkler saçan ölümsüz Afrodit
Zeus’un oyuncu kızı, ey ece,
üzgüler, kaygılarla yüreğimi
ne olur ezme.
Gel gene eskiden olduğu gibi
duyunca uzaklardan yakarmamı
altın evini babanın bırakıp
geldiğin gibi
arabanı hızla sürüp göklerden
yeryüzüne getirirlerdi seni
sık kanatlarını çırpıştırarak
güzel serçeler
konuverirlerdi yere ve sen
ölümsüz yüzünde gülümsemeyle
başıma gelenleri sorardın,
neden çağırdığımı,
deli gönlümün dileğini sorardın:
“Peitho kimi getirsin kollarına,
sana bugün böyle haksızlık eden
kimdir ey Safo;
şimdi kaçsa da tez düşer ardına
armağan almayan gelir sunmaya
istemese de, sevmese de bugün
er geç sevecek.”
Gel kurtar ne olursun gene beni
bunca zorlu kaygısından gönlümün
oldur olmasını dilediğini;
katıl savaşıma
(Çeviri: Azra Erhat- Cengiz Bektaş)
Yaşadığı dönemde ve sonraki yüzyıllarda çok tanınan ve sevilen bir şairdir Sappho. Strabon ünlü eseri Coğrafya’da şöyle der: “Bütün yazılı tarihte, şair olarak onun yanına varacak bir başka kadın tanımıyorum”. Sanatla ilgilenen insanları etkilemiş, sanatçılara esin kaynağı olmuştur. Roma döneminden kalma çok sayıda Sappho heykeli ve büstü vardır. Sappho ve lir resimli paralar dahi basılmıştır. Rönesans döneminde Eski Yunan edebiyatına ve dolayısıyla Sappho’nun şiirlerine ilgi yeniden canlanır. Ama şiirlerin çoğu tahrip olduğundan, ancak başka sanatçılar ve tarihçilerin eserlerindeki alıntılardan izini sürebilirler.
19. yüzyılda Romantizm sanat akımı ve arkeolojinin gelişmesiyle Sappho daha fazla gün ışığına çıkacaktır. Oxford Üniversitesi Queen’s College’ta arkadaş olan Bernard Grenfell ve Arthur Hunt, 1896’da Kahire’de yaptıkları kazılarda papirüs el yazmalarında Sappho’nun şiirlerini bulurlar. Sappho artık başkalarının yapıtlarındaki alıntılar değildir, sanki yeniden ete kemiğe bürünmüştür. Şiirleri çeşitli dillere çevrilir. Sadece edebiyat çevrelerini etkilemekle kalmaz, heykel ve resimde de yeniden bir Sappho çağı başlar. Bunlar arasında Sir Lawrence Alma-Tadema’nın (1836-1912) “Sappho ve Alkaios” adlı tablosu, Johann Heinrich von Dannecker’in (1758-1841) Sappho heykeli, Jacques-Louis David’in (1748-1825) “Sappho ve Phaon” tablosu, James Pradier’in (1790-1852) bugün Musée d’Orsay’da sergilenen heykeli ve Fransız sembolist ressam Gustave Moreau’nun (1826-1898) Sappho’yu resmettiği birçok yapıtı sayılabilir.
Kadın olduğu için, kimilerine göre cinsel tercihleri yüzünden Sappho’nun sevmeyeni de çok olmuştur. Lezbiyen sözcüğünün Lesbos adasından geldiği ve şairin lezbiyen olduğu da söylenir. Öte yandan Sappho bugünkü gibi heteroseksüel ve homoseksüel sevgi arasında kesin bir ayrımın olmadığı bir dönemde yaşamıştır. Eski Yunanda lezbiyenliğin değil, daha çok erkek ve oğlanlar arasındaki aşk ilişkilerinin yoğun olduğu bilinmektedir. Her şeyden öte o, duygusal olmayan, mantıklı ve eril antik dünyaya bir alternatif olmuştur. Sappho kadının sesidir, onun şiirlerinde yaşamın ve doğanın güzelliği, kaygısı, heyecanı ve belirsizliğini anlamaya çalışan insanlar ile kadınsı, duygusal ve kişisel bir dünya buluruz.

KAYNAKLAR:
– Ahmet Müfid Mansel, Ege ve Yunan Tarihi, Ankara, 1988.
– Safo: Şiirler, Çeviri ve Üzerine Konuşmalar: Azra Erhat-Cengiz Bektaş, Cumhuriyet, İstanbul, 1999.
– Sappho: Şiirler, Çeviri: Cevat Çapan, Cem Yayınevi, İstanbul, 1972
– Sappho: Fragmanlar, Çeviri: Alova, T.İş Bankası Kültür Yay., İstanbul, 2008.
– www.encyclopedia.com/women/encyclopedias-almanacs-transcripts-and-maps/sappho-c-612-c-557-bce www.newworldencyclopedia.org/entry/Sappho