Tarımda GDO’lu ürünlerin ekolojik, sosyal ve ekonomik etkileri ne?

GDO’lu tohumlar daha fazla tarım zehiri kullanmayı gerektiriyor. En büyük GDO firmaları aynı zamanda birer tarım ilacı üreticisi. Yani toprak zehirlenip ölürken, her türlü şirketler kazanıyor.

GDO’lu tohumların çoğunluğu aslında biyo-yakıt yapmak üzere üretiliyorlar. Mısırdan metanol yapılıyor, arabalarda kullanılıyor. Bir depo biyo-yakıt elde etmek istiyorsanız bir insanın bir yıllık yiyeceği miktarda tarım ürünü kullanmak zorundasınız.

Ot öldürücü ilaçlara (herbisit) dayanıklılık gösteren uygulamalar tüm GDO ekiliş alanının % 82’sini kapsıyor.[1] Ot öldürücü ilacı attığınız zaman ana bitki de, ot da ölebilir. Ama ana bitkinin içine öyle bir gen katılıyor ki, herbisiti attığınız zaman ana bitki ayakta kalıyor, yabani otlar ölüyor. Bu insanlara çok güzel gibi görünüyor, fakat birçok sakıncaları var. Kanser oluşturuyor, toprağı öldürüyor, çevreyi bozuyorlar. Ayrıca bir süre sonra yabancı otlarda direnç geliştiği için daha yoğun herbisit kullanımı gerekiyor, ek olarak daha da zararlı herbisitler kullanılıyor. GDO’lu bu üründe kullanılan markalı herbisit, tohumu satan aynı şirkete ait. Amaç aynı zamanda herbisit satışını arttırmak. Yapılan bu iş, aslında ot öldürücülere dayanıklılık kazandırmak için yapılmaktadır. Bu ot öldürücüleri yine bu tohum firmaları satmaktadır. Yani ot öldürücülerini pazarlanmaktadır. % 18 uygulama ise bazı böceklere dayanıklılık sağlıyor. Bt geni denilen ve bakteriden alınan bir gen bitkinin genetik yapısına katılıyor ve güya bunlar böceklere karşı bir korunma sağlıyor.

Aşağıdaki grafiğin sol tarafında içlerinde GDO firmalarının da olduğu dünyanın en büyük 10 tohum firması, sağ tarafında ise dünyanın en büyük tarım ilaçları satan 10 firması var. Bunların beşinin aynı firmalar olduğunu görüyorsunuz.

GDO şirketleri üç yönden kazanıyorlar. Birincisi tohum fiyatları çok artıyor. GDO’lu tohum fiyatları muazzam bir artış gösteriyor. İkincisi kullandıkları ot öldürücü (herbisit) fiyatları arttı. Üçüncü bir nokta herbisit (uygun marka) kullanımı arttı. Firmanın ürettiği tohuma uygun herbisit kullanmadığınızda işe yaramıyor. Uygun marka herbisit kullanımı (etkin maddesi glyphosate) 1994- 2005 arasında 15 kat arttı. Bunu üreten şirketler kârlarını anormal bir şekilde büyütüyorlar.[2]

Peki, GDO’lu ürünler verimi artırıyor mu?

Amerikan gıda ve ilaç kuruluşu FDA ve çevre koruma kuruluşu EPA’nın uzmanı Sherman şunu söylüyor; “verimi artıran hiçbir GDO ürünü yok. Aynı şekilde susuzluğa dayanıklı, gübre kirlenmesini önleyici bir tek GDO’lu ürün yok”[3]. Ayrıca ABD Tarım Bakanlığı GDO’lu hiçbir ürünün verimi arttırmadığını açıklamıştır.[4]

GDO’lu ürünlerin tarım ilacı kullanımını azaldığı iddiası var. Büyük ölçüde herbisite direnci arttırmak üzere planlanan bir teknoloji nasıl olur da tarım ilacı kullanımını düşürür? Dr. Benbroock ABD Tarım Bakanlığının 1996 ile 2004 arasındaki tarım ilacı kullanımı verileri üzerinde bir çalışma yürütmüştür. Bu dokuz yıllık dönemde GDO’lu soya, mısır, pamuğun kabul edilmesi ile 122 milyon libre daha fazla tarım ilacının kullanıldığını ortaya koymuştur. Benbrook böcek öldürücülerde 16 milyon librelik küçük bir düşüşe karşılık, herbisit dayanıklılığı olan GDO ürünler nedeniyle 138 milyon libre daha fazla herbisit kullanıldığını belirlemiştir.[5]  Ayrıca etkin maddesi glyphosate denilen ot ilacına karşı 2000 yılından sonra yabancı otlar büyük bir direnç göstermeye başlamışlardır. Elimizde çok büyük listeler var. 20’ye yakın otta hangi yıllarda, ne direnci olduğu raporlarda var.[6] Üstelik Monsanto da açıklamalarında bunu kabul ediyor. Yani diyor ki “ot direnci vardır.” Hatta açıklamalarında tekrar sürüm yaparak otları alma tavsiyesinde bulunuyor. Açıklamalarda bu işlemlerin yapılması gereken tarihler var. Ayrıca başka ot ilaçlarının da kullanılması öngörülüyor. Mesela 2002 – 2005 arasında glyphosate’a ilaveten çok daha fazla zararlı olan ve etkin maddelerinin isimleri 2–4 D, atrazin, acetachlor, metalachlor/S-metalachlor olan herbisitlerin de uygulanması gerektiğini söylüyorlar.  Monsanto 13 Eylül 2005’de yayınladığı basın bülteninde herhangi bir herbisit toleranslı ürününü eken çiftçilerin çimlenme öncesi roundup ot öldürücüsü yanında başka ot öldürücülerini de kullanmaları gerektiğini salık vermiştir.[7] Amerika Birleşik Devletleri’nde 2002- 2005 arasında mısırda atrazin kullanımı % 12 artıyor. Gene mısırda gylphosate kullanımı da 5 kat artıyor[8]. Çünkü dayanıklılık ortaya çıkıyor. Evrim ile yabancı otlar kendilerini geliştiriyorlar. Bu dayanıklılık geliştiren bitkiler Arjantin’de, Brezilya’da her yerde ortaya çıktı. Dolayısıyla ilaç kullanımını azalması söz konusu değildir.

Glyphosate’in başka daha zararlı tarım ilaçlarının yerini aldığı söyleniyordu. Bu da kesinlikle doğru değil. Hâlbuki agroekoloji bilimi ilaç kullanmadan, başka tekniklerle otların kontrol altına alınabileceğini söylüyor. Otların zararlarını azaltmanın çok yolu vardır, en basit şekilde çapa yaparak yok edilir. Herbisit kullanımı dışında diğer bütün yöntemler az veya çok işgücü kullanımını gerektirmektedir. Dolayısıyla bu ilaçların girmesi işçinin çıkması ve tarımdaki şirketlerin daha da büyümesi anlamına geliyor. ABD, Brezilya’da dev tarım işletmeleri herbisiteri tercih ediyorlar. Bu ilaçların çeşitli kanserojen etkileri olduğu kesin. Glyphosate’in zararları konusunda epeyce bir çalışma yapılmıştır. Friends of Earth tarafından hazırlanan bir eserde bu etkiler bir araya getirilmiştir. [9] Şirketlerin göz ve cilt için düşük düzeyde tahriş dışında insan sağlığına bir zararı olmadığı iddialarına karşı bağımsız araştırma bulguları değişik ülkelerde glyphosate’in en çok zehirlenme olaylarına yol açan ilaçların içinde olduğunu göstermektedir. Gene şirketlerin ilacın su ve toprakta çabucak inaktive olduğuna dair iddialara karşı araştırmalar topraklarda ve sedimentlerde çok dirençli olduğunu göstermektedir. Bunlara daha başka etkiler de eklenebilir. Eserde bunlar ayrıntılı olarak dokümante edilmiştir.

Peki, neden GDO ekiliyor? Amerika’da, Brezilya’da, Arjantin’de hatta Hindistan’da… Sebep aslında şu: Büyük işletmeler işçiyi sevmiyor. İlacı seviyorlar. Bir örnek verelim; Gustave Grobocopatel denilen bir işletme var. 80.800 dekar büyüklüğünde bir işletme… Bu işletme sahibinin açıklamaları; GDO’lu olmayan soyadan daha fazla verim alındığı halde işçi tasarrufu nedeniyle GDO’lu herbisite dayanıklı soya ektikleri yönündedir. Çünkü işçi yerine herbisit kullanyor. Hâlbuki yabancı otun zarar vermesini engelleyecek birçok agroekolojik yöntem var. Çapa bunlardan sadece birisidir. Ülkemizde yabancı ot dediğimiz şeyler yenmektedir.

Acaba dünyayı besleyebilecek başka seçenekler var mı? Biz GDO’lara muhtaç mıyız?

“Entegre ürün yönetimi” (ICM) veya “entegre zararlı yönetimi” (IPM) denilen bir yöntemle pamukta veya başka ürünlerde hiç ilaç atmadan üretim yapmak mümkündür. Bunu kabaca böceği böceğe yedirmek diye tarif edelim. Ancak bakteri veya kültürel önlemler gibi başka uygulamalar da var. Bu konuda yapılmış araştırmalar pamukta % 21 daha fazla verim alındığını gösteriyor.[10]

Bir başka uygulama da çek-it teknolojisidir. (push-pull technology) Mısırlarda ekilen alanın dışına böcekleri çekici bir bitki yetiştiriyorsunuz, içine ise bu böceği ittirecek başka bitkiler yetiştiriyorsunuz.

58 ülkeden 400 uzmanın yaptığı Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası’nın desteklediği 600 sayfalık büyük bir rapor bulunmaktadır.[11] Raporun hazırlanması dört yıl sürüyor ve 2008’de tamamlanıyor. Çözüm olarak şunu gösteriyorlar: “ekolojik, düşük girdili, düşük masraflı tarım yöntemleri açlıkla mücadele için en iyi yöntemdir.” “GDO ürünleri açlık ve yoksullukla mücadelede çok az bir potansiyel gösteriyor”. Çalışmanın başında GDO şirketleri bu raporu destekliyorlardı, bu raporun kendi isteklerini söylemeyeceği anlaşıldığında hepsi bu çalışmadan ayrıldılar.

[1] James C. 2008, ISAAA (International Service for the Acquisition of Agri-biotech Applications)

[2] Friends of the Earth, 2009, Who Benefits the GM Crops-Feeding the Biotech Giants, not the Worlds Poor, Amsterdam, (http://www.foei.org/en/resources/publications/food-sovereignty/2009/gmcrops2009full.pdf)

[3] Dog Gurian Sherman, 2009, Failure to Yield, Evaluating the Performance of  Genetically Enginered Crops, Union of Concerned Scientist, http://tiny.cc/eqZTS

[4] Fernandez-Cornejo, J. and D. Schimmelpfennig, February 2004. Have Seed Industry Changes Affected Research Effort? USDA’s Economic Research Service, Amber Waves,:14-19.

[5] C. Benbrook, 2004, Genetically Engineered Crops and Pesticide Use in the United States: the First Nine Years, BioTech InfoNet, Technical Paper no:7, Oct. 2004,. http://www.biotech-info.net/Full_version_first_nine.pdf

[6] Friends of the Earth, 2009, Who Benefits the GM Crops-Feeding the Biotech Giants, not the Worlds Poor, Amsderdam, (http://www.foei.org/en/resources/publications/food-sovereignty/2009/gmcrops2009full.pdf) s.21-22.

[7] Monsanto, 13 Eylül 2005, Investigation Confirms Case of Glyphosate-Resistant Palmer Pigweed in Georgia, Monsanto pres release.

[8] Friends of the Earth,2009, age,s.25.

[9] David Buffin ve Topsy Jewell, 2001, Health and Environmental Impacts of Glyphosate: The Implications of Increased Use of Glyphosate in Association with Genetically Modified Crops, Friends of The Earth,

[10] Grain, 2007, “Bt cotton the facts behind the hype” Seedling içinde, January,2007, http://www.grain.org/seedling/?id=457

[11] UNDP, FAO, UNEP, UNESCO, World Bank, WHO, GEF, 2009, International  Assesment of Agricultural Knowledge, Science and  Technology for Development, Washington, http://www.agassessment.org/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir