Seferihisar Belediyesi Tarımsal Hizmetler Müdürü Şerafettin Budak: Mandalinanın kurutulması üreticinin kaderini etkileyecek

Belediyelerdeki tarımsal hizmetler müdürlüklerinin işlevi ne? Siz Seferihisar’da nasıl bir faaliyet yürütüyorsunuz?

Bütün Şehir Yasasıyla köylere hizmet götüren Özel İdareler kapatılınca, bu işler belediyelere kaldı. Buna paralel olarak, belediyelerin norm kadroyla müdürlükler açmasına imkân verildi. Bazı belediyeler açtı, bazıları açmadı. Belediye Başkanımızın tarım konusundaki hassasiyetinden dolayı biz hiç vakit kaybetmeden, Tarımsal Hizmetler Müdürlüğünü açtık, hatta ilk açan belediye biz olduk. İlk özgün yönetmeliği yazan da biziz.

Neticede Türkiye artık samanı bile ithal ediyor. Bütün tarımsal ürünleri şu anda ithal eder hale geldik. Demek ki mevcut tarım politikasıyla olmuyor. Biz de tarımsal işlerle ilgili burada ne yapabiliriz, Türkiye’de tarım ve hayvancılık biterken biz burada tarıma nasıl destek verebiliriz diye oturduk, kafa yorduk. “Başka bir tarım mümkün” anlayışıyla, Seferihisar’da tarımı korumaya ve geliştirmeye çalıştık.

Burada Başkanımızın çok aktif katılımını ve yönlendirici rolünü belirtmek lazım. Onun ortaya koyduğu vizyon doğrultusunda “başka bir tarım” anlayışımızı dört başlıkta topladık. Birincisi üretici pazarlarının, köy pazarlarının kurulması. Küçük üreticinin, ürününü doğrudan tüketiciye ulaştırabileceği alanları artırdık. Sadece Sığacık pazarında satış yapan 700-800 üreticimiz var şimdi. Ailelerini de katarsak 5000 kişinin yaşantısını etkiledi yani. Fabrika kurmuş olsak bu kadarını yapamazdık.

İkincisi kooperatiflerin ve birliklerin desteklenmesi. Şimdiki üretim girdi maliyetleriyle, pazar sıkıntılarıyla tek bir üreticinin baş etmesi mümkün değil. Üreticinin örgütlü olması lazım. Bunu her yönden destekleyecek bir çaba içine girdik.

Üçüncüsü, tarım ürünün işlenmesi. Tarım ürününü sanayi ürününe çevirerek değer katmadan para kazanmak çok zor çünkü.

Dördüncü başlığımız ise yerel tohumların korunması, tohum merkezlerinin korunmasıydı. Bu noktada da tohum takas şenlikleriyle, Can Yücel Tohum Merkezimizle Seferihisar Belediyesi olarak öncü bir rol oynadık. Yani derli toplu özetlemek gerekirse, tarımsal alandaki faaliyetlerimizi bu dört başlıkta yürüttük.

Güzel bir ekip kurduk. Dokuz köyümüz var, hepsine personel atadık. Hem Bütün Şehir Yasasıyla bize geçen tarım arazilerinin bakımını üstlendiler hem de o köylerin ihtiyaçlarıyla ilgilendiler.

Mandalina ile ilgili nasıl çalışmalarınız oldu?

Burada en önemli ürün mandalina. Biz de mandalina üzerine kafa yorduk. Mandalina toplanıyor, işletmelerde bilinen yöntemle işleniyor ve hallere gidiyor. Ama bu süreç yeterince katma değer yaratmıyor. Üretici hava şartlarından ya da ürünün bolluğundan azlığından çok etkileniyor. Pazarlama seçenekleri sınırlı. Belediye bu sorunların aşılmasında etkin bir rol oynayabilmek için önce bir mandalina işletmesi satın aldı ve bunun üzerinden Mandalina Üreticileri Birliği’nin kurulmasına öncü oldu. Mandalina işletme tesisini Birliğe devretti. Bunun dışında da Birliğe her türlü desteği verdi.

Mandalina konusunda yaptığımız en önemli çalışma ise mandalinanın kurutulması oldu. Bu adımlarımız hedefine ulaşırsa bütün bölgedeki üreticinin kaderini etkileyecek bir gelişme olur.

Nedir bu çalışma, açar mısınız?

Mandalinada ilk jeotermalli kurutmayı gerçekleştirdik. Mandalina kurusunu markalaştırıp piyasaya sürdük. Bu üretime, yine Belediye’nin öncülüğü ve desteğiyle kurulan Doğanbey Tarımsal Kalkınma Kooperatifi tarafından işletilen jeotermal kurutma tesisinde devam ediyoruz. Onun hikayesi de şöyle.

Büyükşehir Belediyesi’nden jeotermal enerjiyle ısıtılan bir serayı kiraladık. Buradaki jeotermal enerjinin mandalinanın kurutulması için kullanılabileceğini düşündük. Bir fırın kurduk.

Tabii bizim böyle bir tecrübemiz yoktu. Aslına bakarsanız, pek yaygın olmadığından Türkiye’de hiç kimsenin pek fazla tecrübesi yoktu bu konuda. Kitaplardan meyvelerde kurutma şöyle olur, böyle olur diye okuyarak başladık. Ama kitaptaki gibi olmuyor tabii. Biz yaparak, deneyerek, yaşayarak geliştirdik yöntemimizi ve şu anda rahatlıkla iddia edebilirim ki Türkiye’de mandalina kurusunu bizim gibi yapan yok. İcabında o fırının yanında yatarak, gece yarılarına kadar çalışarak, kendi gözlemlerimizle en doğru kurutmayı bulduk. Çünkü 1 derecelik ısı, 1 saatlik süre çok önemli burada. Tahlillerini yaptıktan, aflatoksin, kalıntı vs. var mı diye inceledikten sonra ruhsatını, markasını aldık.

Tertemiz, hiçbir kimyasal işlemden geçmeden, en doğal yolla kurutulan bir ürün çıktı ortaya. Şu anda 50 gramı 5 liradan satılıyor. Kilosu 100 lira yani. İşleyerek mandalinaya eklediğimiz katma değeri hesaplayın. Üstelik, elinizde ne kadar varsa gönderin diyen bir ihracat talebi var. Şu ana dek Romanya’ya ve Almanya’ya verdik. Ama istikrarlı bir şey istiyor alıcılar; aylık 1 ton, 2 ton gönder diyor. Biz işletmeyi büyütemediğimiz için henüz böyle bir kapasitemiz yok.

 

Kapasitesiniz nedir şu anda?

İkinci fırını kurduk ve şu an günlük yaklaşık 1,5 ton kadar yaş mandalinayı kurutabiliyoruz. Sezon boyunca 100 ton kadar mandalinayı kurutabiliriz sanırım. 10 kilo yaştan 1 kilo kuru elde ediyoruz. Yani günlük 150 kilo, bütün sezonda da 10 ton kadar mandalina kurusu elde edebiliriz. Kapasiteyi artırmak için mevcut tesisin iletim hattının genişletilmesi lazım. Önümüzdeki en önemli işlerden birisi bu. Tesisi büyütüp kapasitemizi artırmak. Bunun için çalışmalarımız devam ediyor. Bunu başarabilirsek bölgedeki mandalina üreticisinin kaderini etkileyecek bir sonucu olur bunun.

Seferihisar’ın yıllık üretiminin %10’unu 20’sini işleyebilecek bir kapasite olursa, o zamanki etkisini düşünün. O zaman yüksek fiyatla aldığınız mandalinayla bütün piyasayı regüle edersiniz. Yaş satılan mandalinanın da değeri artar. Üretici güzel bir destek görmüş olur.

Mandalina kurusunun pazar sıkıntısı gerçekten yok. Bu ürünü okul kantinlerine soktuğunuzu düşünün; o sağlıksız, kanserojen, obeziteye yol açan cipslerin karşısında son derece sağlıklı, vitamin deposu bir alternatif sunmuş olursun. Gelecek nesle en büyük hizmet olur bu üstelik.

Mandalinayı kurutmanın şöyle bir artısı daha var. Kuruttuktan sonra bunu 12 ay rafta tutabilirsin. Mandalinayı sadece bir mevsimlik değil bütün yıllık bir ürün haline getirirsin.

 

Genel olarak mandalina üreticisinin sorunları ne gözleyebildiğiniz kadarıyla?

Bütün tarımsal faaliyetlerde girdi problemi var bir kere. Yani kullanılan malzemenin çok pahalı olması ve bunun devlet tarafından yeterince desteklenememesi. Bunun ardından pazarlama problemi. Tarım ürününü sanayi ürününe çeviremediğimiz için pazarlama problemi daha da büyüyor.

Mandalinada kayıp sorunu da büyük. Meyve ve sebze söz konusu olduğunda, ürettiğimiz her şeyin %30’unu, bahçeden tüketiciye gidene kadar kaybediyoruz. Buradan çıkıp Ankara’ya, hatta Erzurum’a giden mandalinayı düşünün. Kayıp daha bahçede başlıyor. Mandalina için en önemli şeylerden birisi bu kaybın azaltılması, ürünün korunması. Burada soğuk hava depolarının artırılması ve lojistik zincirin sağlıklı olması çok önemli. Biz birliğe bir soğuk hava deposu yapmıştık. Yeni bir tane de Doğanbey Kooperatifi için yaptık. Bugün bu bollukta pazara sunamadığın, satamadığın mandalinayı koruyabilmen, pazarlama süresini uzatabilmen lazım. Şubat ayına geldiğinde elinde hâlâ mandalina varsa o zaman kıymetli oluyor.

Köylünün tarlasından doğrudan kentlinin sofrasına ulaşan bir pazarlama ağına ihtiyaç var bu sorunları hafifletmek için. Bunun için üretici birlikleriyle tüketici birliklerinin teması çok önemli.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir