Tiyatroyla Büyüyen Küçük Ev: Julie Gallasse ve Anart Gösteri ve Sanat Evi

Seferihisar’ın Turabiye Mahallesi’nde, iki yıldır çocuk kahkahaları, prova sesleri ve yaratıcı sohbetlerle yaşayan yapısıyla, iç düzeniyle, sıcacık bir sanat mekânı var: Anart Gösteri ve Sanat Evi. Burası, üç yıl önce yıkılması öngörülerek satışa çıkarılmış eski bir evken, şimdi tiyatroya, çocuk atölyelerine ve komşuluk bağlarına ev sahipliği yapıyor. Haftalık yaratıcı drama çalışmaları, doğaçlama atölyeleri, provaları devam eden tiyatro oyunları ve her hafta mahalleliye açık “açık kapı” günleriyle Anart, küçük bir taşra mahallesinde yaşayan ve bir kültür odağı olma yolunda ilerleyen bir sanat mekanı. Bu dönüşüm, mekânın kurucusu ve yürütücüsü Fransız tiyatro sanatçısı Julie Gallasse’ın hayalini adım adım gerçeğe dönüştürmesiyle mümkün olmuş.

Fransa’dan Seferihisar’a uzanan yol

Julie Gallasse’ın sanatla kurduğu ilişki Fransa’nın kuzeyindeki Lille kentinde başlamış. İlkokulda tiyatro atölyelerine katılmış, sahneye duyduğu ilgiyi erken yaşta keşfetmiş. Bu ilgisi onu önce tiyatro eğitimi veren bir liseye, ardından Arras şehrindeki Université d’Artois bünyesinde yer alan Arts du spectacle (Sahne Sanatları) bölümüne taşımış. Bu program yalnızca tiyatroyu değil, dans, sinema, senografi, kukla ve nesne tiyatrosu gibi farklı disiplinleri de kapsıyormuş. Ve Julie sanat yolculuğunda özellikle kukla, nesne ve hareket tiyatrosu alanında çalışarak ilerlemiş.

Üniversite yıllarında arkadaşlarıyla bir tiyatro topluluğu da kurmuşlar. Yazdıkları oyunları birlikte sahnelemişler, yönetmenliği ve fiziksel anlatımı kolektif biçimde çalışmışlar. Üniversitede aldığı bir ders aracılığıyla kukla sanatına yönelmiş.

“Kuklayı bilmiyordum ama içine düştüm,” diyor o dönemi anlatırken.

Türkiye yolculuğu ve Anart’ın kuruluşu

2011 yılında Türkiye’ye gelen Julie, uzun süre İzmir’de yaşamış. 2020 İzmir depreminde Bayraklı’daki evleri hasar görünce ailesiyle birlikte geçici olarak Seferihisar’a taşınmışlar. Bu taşınma bir tercih değilmiş, bir anda olmuş; ama karşılarına çıkan, yıkılması planlanan bir taş ev, Julie’nin üniversite yıllarından beri zihninde taşıdığı hayali yeniden harekete geçirmiş.

Başta yalnızca prova yapılabilecek küçük bir daire arayışındayken, daha sonra bu yapının yalnızca bir tiyatro alanı değil, aynı zamanda başkalarıyla paylaşılabilecek bir mekâna dönüşebileceğini fark etmişler. “Belki burayı kurtarabiliriz,” demiş Julie. Bu kararla birlikte Anart’ın hikâyesi başlamış. Bir yıl süren tadilatın ardından ev, hem tiyatro çalışmaları hem de mahalleyle kurulan bağlar için yaşayan bir merkeze dönüşmüş.

Çocuklarla sanat: Drama ve tiyatro

Anart’ın bugün en dikkat çekici faaliyetlerinden biri, mahalledeki çocuklara yönelik ücretsiz yaratıcı drama ve tiyatro atölyeleri. Bu atölyeler yaratıcı drama yapan Özden Aras’ın yürütücülüğünde gerçekleşiyor. Şu sıralar çocuklarla birlikte Aziz Nesin’in kaleme aldığı ‘Pırtlatan Bal’ adlı oyunu sahnelemeye hazırlanıyorlar. Atölyeye 8 ila 10 çocuk düzenli olarak katılıyor.

Mahallenin yapısı itibarıyla bu çocuklar, sanatla karşılaşma olanağı sınırlı, bazı çocuklar dezavantajlı ailelerden geliyor. Julie bu çalışmayı özellikle bu çocuklara bir alan açmak için önemsiyor:

“Biz burada olduğumuz için, etrafımızdaki çocuklara bir şey sunmak istedik. İlk başta mahalleli biraz mesafeliydi. Ama çocuklar geldikçe o mesafe yavaş yavaş kayboldu.”

 

Mahalleyle kurulan bağ

Geçtiğimiz yaz mahalledeki çocuklar için düzenlenen iki haftalık jonglörlük atölyesi de bu bağları kuvvetlendirmiş. O atölyeye katılan çocuklardan bazıları, bugün hâlâ Anart’ın drama atölyelerine devam ediyor. Anart yalnızca bir sanat eğitimi mekânı değil; aynı zamanda çocukların aidiyet geliştirdiği bir yer hâline gelmiş. Kapısı açık olduğu günlerde gelip içeride ne olduğunu soran, kitap isteyen, oyun oynayan çocuklar eksik olmuyor. Taşrada kendi kültürüne kapanma eğilimindeki bir topluluk içinde, kendi kurduğu işle kök salmaya çalışan Anart, yerleşik yaşamın getirdiği yabancılığı, topluluğun en hassas ama en dönüştürücü üyeleri olan çocuklar üzerinden çoktan aşmış görünüyor.

“Açık kapı”lar, açık alanlar

Anart aynı zamanda her perşembe günü “açık kapı” buluşmalarına da ev sahipliği yapıyor. Açık kapı günlerinde kütüphane açılıyor, isteyen bahçeye uğrayabiliyor, Julie’yle tanışabiliyor, proje önerisinde bulunabiliyor. Her ayın ilk perşembesi ise, herkesin katılımına açık bir ekip toplantısı yapılıyor.

Anart’ta farklı yaş gruplarına yönelik atölyeler yapılıyor. Sanat evinin gönüllülerinden Deniz Gürman’ın yürüttüğü doğaçlama atölyesi bunlardan biri. Aynı zamanda Julie’nin hem sahnelediği hem de üzerinde çalıştığı tiyatro projeleri de var. Şu sıralar Anart’ta, Dario Fo ve Franca Rame’nin kaleme aldığı “Medea” adlı kısa oyun üzerine çalışılıyor. Oyuncular: Özden Aras, Fatma Kayman ve Julie Gallasse. Oyun, 14 Haziran’da Seferihisar Çağan Irmak Kültür Merkezi’nde seyirciyle buluşacak. Provalar Anart’ın küçük salonunda, bazen izleyiciye açık, bazen içe dönük bir sessizlikle devam ediyor.

 

Gelecek planları: Gençler ve sanatçılar için yeni alanlar

Julie, önümüzdeki dönem için 13–17 yaş grubuna özel tiyatro atölyeleri açmayı hedefliyor. “Tiyatro benim için o yaşlarda çok belirleyiciydi. Aynı duyguyu bu yaştaki gençlere de vermek istiyorum,” diyor.

Ayrıca geçtiğimiz yıl ilgi gören jonglörlük atölyesini yeniden yapmayı da planlıyorlar. Bu atölyeyi yürüten arkadaşı Eze şu anda Ermenistan’da; eğer sonbaharda dönebilirse birlikte yeniden başlatacaklar.

Anart’ta sanatçı rezidansı

Anart’ın gelecek planlarından biri de sanatçılara yönelik kısa süreli bir rezidans programı oluşturmak. Julie, belirli projeleri olan sanatçıların Anart’a gelerek bir-iki hafta boyunca burada çalışmalar yapmasını ve sonunda küçük bir paylaşım (gösteri, atölye, okuma) gerçekleştirmesini hedefliyor. “Bir açık çağrı yapmak istiyorum. Yazmak, prova yapmak isteyenler burada kalabilir,” diyor.

Sessizce ama derinden

Anart büyük şehirlerin dışında küçük bir mahallede de bir sanat mekânının pekâlâhayata geçirebileceğini gösteriyor. Mahalleli onları çoktan kabullenmiş, Anart da yapacağı işlerin odağına mahallenin çocuklarını ve gençlerini almış.

Mekânın taş duvarlarında yalnızca geçmişin izleri değil, çocukların sesi, hareketin gücü ve dayanışmanın ışığı var. İçeri giren herkes, burada olanın ne kadar gerçek olduğunu hissediyor.

Paylaşmak için: